- Katılım
- 8 Kas 2019
- Mesajlar
- 311
- Tepkime puanı
- 79
- Puanları
- 28
02.01.2020 Tarihte Bugün- 2 Ocak;
Bugün Doğanlar (2 Ocak);
Bugün Ölenler (2 Ocak);
1523 | Rodos adası, Kanuni Sultan Süleyman komutasındaki Osmanlı orduları tarafından fethedildi. | |
1757 | Birleşik Krallık, Kalküta'yı (Hindistan) ele geçirdi. | |
1839 | Fotoğrafın mucitlerinden biri olan Fransız fotoğrafçı Louis Daguerre ayın ilk fotoğrafını çekti. | |
1870 | Brooklyn Köprüsü'nün yapımına başlandı. | |
1905 | Rus-Japon Savaşı'nda, Çin'deki Rus üssü Port Arthur, Amiral Heihaçiro Togo komutasındaki Japon deniz kuvvetlerine teslim oldu. Rusya İmparatorluğu'nu çöküşe götüren ve 1905 Devrimi'nin kapısını açan yenilgiler dizisi başladı. | |
1924 | İstanbul İstiklal Mahkemesi'nde yargılanan gazeteciler beraat etti. Gazeteciler ve İstanbul Barosu Başkanı Lütfi Fikri Bey Hıyanet-i Vataniye Kanunu'na aykırı davranmakla suşlanıyorlardı. Gazeteciler beraat ederken Lütfi Fikri Bey 5 yıl kürek hapsine mahkûm oldu. | |
1924 | Cuma günü hafta tatili olarak kabul edildi. | |
1935 | Marmara Adası ve Erdek'te deprem oldu; 5 kişi öldü, 600 bina hasar gördü. | |
1936 | Soyadı Kanunu yürürlüğe girdi. | |
1942 | Peyami Safa ve Muhsin Ertuğrul Hamlet tartışmaları yüzünden mahkemelik oldular. | |
1942 | II. Dünya Savaşı: Manila, Japon kuvvetlerince işgal edildi. | |
1951 | Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin yeni üyeliklerine Türkiye, Hollanda ve Brezilya seçildi. | |
1955 | Panama devlet başkanı Jose Antonio Remon bir suikast sonucu öldürüldü. | |
1959 | SSCB Luna 1 adlı uzay aracını fırlattı. "Luna 1" Ayın sınırlarına ulaşarak Güneşin yörüngesine girecek ilk uzay aracı olacaktır. | |
1959 | Fidel Castro, Küba lideri olur. | |
1962 | İstanbul'da işverenleri Denizcilik Bankası'nın iş sözleşmesini bozması üzerine liman işçileri greve çıktılar. | |
1968 | Dr. Christian Barnard Güney Afrika'da Cape Town'da ikinci kalp nakli ameliyatını gerçekleştirdi. | |
1971 | Türkiye İşçi Partisi (TİP)'ten ayrılan Cenan Bıçakçı ve arkadaşları, Bağımsız Türkiye Sosyalistleri Birliği adıyla yeni bir örgüt kurduklarını açıkladı. | |
1975 | Charlie Chaplin'e (Şarlo), Birleşik Krallık'ta Sir unvanı verildi. | |
1975 | Türkiye Radyoları TRT1, TRT2 ve TRT3 adıyla, üç kanaldan yayın yapmaya başladı. | |
1977 | Nazım Hikmet Ran'ın oğlu Mehmet Andaç babalık davası açtı. | |
1979 | Türk ve Amerikan arkeologların beş yıl süren ortak çalışmalarıyla dünyanın ilk İslam batığı Ege Denizi'nde bulundu. | |
1980 | Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren ve kuvvet komutanlarının 27 Aralık 1979'da kendisine verdikleri ve siyasi partilerin liderlerini uyaran mektubu açıkladı. Korutürk, Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit ile görüştü. | |
1985 | Amerika Birleşik Devletleri, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü'nden (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü) resmen ayrıldı. | |
1990 | Devrimci-Sol örgütünün önemli isimlerinden Sinan Kukul Metris Cezaevi'nden firar etti. | |
1992 | Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde çığ düşmesi sonucu yirmi kişi öldü, on beş kişi yaralandı. | |
1993 | Mehmetçik Somali'de: Türk Silahlı Kuvvetleri, BM'nin çağrısı üzerine 43 yıl aradan sonra ikinci kez bir yabancı ülkenin topraklarına ayak bastı. | |
1995 | Eski İstanbul Su ve Kanalizasyon İşletmesi (İSKİ) Genel Müsürü Ergun Göknel'in 8,5 yıllık hapis cezası kesinleşti. | |
2001 | İstanbul 1 Numaralı DGM Hakimliği, Egebank soruşturması kapsamında İnterbank'ın eski sahibi Cavit Çağlar hakkında gıyabi tutuklama kararı verdi. (Türk İnterpolü, 5 Ocak'ta Çağlar hakkında kırmızı bülten hazırladı.) | |
2003 | Kopenhag kriterlere ile anayasaya uyum çerçevesinde bazı yasalarda değişiklik öngören tasarı TBMM'de kabul edildi. Yasaya göre, siyasi partilerin kapatılması davalarında 5/3 çoğunluk aranacak. İşkence ve kötü muamele suçlarından verilen cezalar para cezasına çevrilemeyecek. Anayasa Mahkemesi, siyasi partinin devlet yardımından yoksun bırakılmasına karar verebilecek. Cemaat vakıfları mülk edinebilecek. Gazeteciler haber kaynaklarını açıklamaya zorlanamayacak. | |
2006 | Bavyera'da (Almanya) bir buz pistinin çatısı çöktü: 15 kişi öldü. | |
2007 | ABD'de 93 yaşında ölen eski başkanlardan Gerald Ford için Başkent Washington'da Ulusal Katedral'de cenaze töreni düzenlendi. | |
2007 | Niğde Aladağla'daki Demirkazık zirvesi tırmanışında 1 Ocak'ta mahsur kalan ODTÜ Dağcılık Kulübü üyesi altı dağcıdan Utku Kocabıyık ve Seza Bürkan Yüksel öldü, dört dağcı ise kurtarıldı. |
Bugün Doğanlar (2 Ocak);
1642 | IV. Mehmed, Osmanlı padişahı (ö. 1693) | |
1822 | Rudolf Clausius, Alman fizikçi (ö. 1888) | |
1920 | Isaac Asimov, ABD'li yazar ve biyokimyacı (ö. 1992) | |
1943 | Barış Manço, Türk müzisyen, besteci, şarkıcı (ö. 1999) | |
1943 | Filiz Akın, Türk aktris. | |
1976 | Hrysopiyi Devetzi, Yunan atlet | |
1976 | Paz Vega İspanyol oyuncu | |
1977 | Ahu Türkpençe, Türk oyuncu | |
1979 | Çağla Şikel Altuğ, Türk oyuncu, sunucu ve manken | |
1981 | Maxi Rodriguez, Arjantinli futbolcu | |
1983 | Kate Bosworth, ABD'li oyuncu | |
1986 | Asa Akira, Japon asıllı Amerikan pornografik film oyuncusu | |
1987 | Loui Batley, İngiliz oyuncu | |
1987 | Lauren Storm, ABD'li oyuncu |
Bugün Ölenler (2 Ocak);
1917 | Edward Burnett Tylor, İngiliz antropolog (d. 1832) | |
1942 | Fikret Şadi Karagözoğlu, tiyatro sanatçısı (d. 1890) | |
1942 | Emin Belli, Türk tiyatro sanatçısı | |
1963 | Dick Powell, ABD'li sinema oyuncusu (d. 1904) | |
1963 | Jack Carson, ABD'li sinema oyuncusu (d. 1910) | |
1963 | Muzaffer Sarısözen Türk halk müziği sanatçısı (d. 1899) | |
1974 | Neva Gerber, ABD'li sinema oyuncusu (d. 1894) | |
1981 | Eflatun Cem Güney, Türk folklor araştırmacısı ve masalcı (d. 1896) |
Soyadı Kanunu Yürürlüğe Girdi
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün toplumsal alanda yaptığı devrimlerden biri olanBu linki görmek için izniniz yok Giriş yap veya üye ol.yeniden gündemde. Türk vatandaşlarının kimliğinin ayrılmaz bir parçası olan Soyadı Kanunu’nun detaylarını derledik.
Her Türk vatandaşına bir soyadı taşıma yükümlülüğü getiren Soyadı Kanunu, getiren 2525 sayılı kanundur. İsviçre yasalarından alınarak düzenlenen kanun, 21 Haziran 1934 tarihinde kabul edildi, 2 Temmuz 1934 günü Resmi Gazete'de yayınlandıktan sonra 2 Ocak 1935′te yürürlüğe girdi.
Soyadı Kanunu'na göre söylerken ve yazarken ön ad önde, soyad sonda kullanılmalıdır. Edebe aykırı ve gülünç soyadlarının, aşiret, yabancı ırk ve millet isimlerinin, rütbe ve memuriyet bildiren isimlerin soyadı olarak alınmasına izin verilmez. Soyadı seçme görevi, 2003'te medeni kanun değişinceye kadar ailenin başı sayılan kocaya verilmiştir.
Soyadı Kanunun Amacı
Soyadı Kanu'nun amacı, o güne kadar kişilerin ön adlarının yanında bir soyadı yerine dini , sosyal ve ailevi unvanlar taşımalarının yol açtığı olumlu ya da olumsuz ayrımcılığı ortadan kaldırmak ve nüfus işlemleri, askere alma, okul kaydı, tapu işlemleri gibi alanlarda yaşanan karışıklıkları gidermekti. Bu yasayı takiben 26 Kasım’da çıkarılan 2590 sayılı kanunla "ağa", "hacı", "hafız", "hoca", "efendi", "bey", "beyefendi", "hanım", "hanımefendi", "paşa", "hazret" gibi unvan ve lakapların kullanılması yasaklandı.
SSCB Luna 1 Adlı Uzay Aracını Fırlattı
Luna 1, ya da Rusça Rüya anlamına gelen Мечта, Ay'ın yakınlarına ulaşan bir dizi uzay aracının ilkidir. Sovyetler Birliği tarafından 2 Ocak 1959'da Baykonur Uzay Üssü'nden Vostok roketiyle uzaya fırlatılmıştır. 4 Ocak 1959'da Ay'ın 5995 km yakınından geçmiştir. Güneş yörüngesine giren ilk insan yapısı nesne olmuştur.
Bu linki görmek için izniniz yok Giriş yap veya üye ol.: 2 Ocak 1959 ÖS 6:41 GMT+2
Bu linki görmek için izniniz yok Giriş yap veya üye ol.: 8.900 km/sa
Bu linki görmek için izniniz yok Giriş yap veya üye ol.: 4,5 milyar USD
Bu linki görmek için izniniz yok Giriş yap veya üye ol.:Bu linki görmek için izniniz yok Giriş yap veya üye ol.
Bu linki görmek için izniniz yok Giriş yap veya üye ol.:Bu linki görmek için izniniz yok Giriş yap veya üye ol.
Rodos’un Fethi (1521)
Rodos’un Fethi bilindiği gibi, Kanunî Sultan Süleyman’ın Akdeniz’de Osmanlı hakimiyetini kurmak için giriştiği ilk önemli mücadelelerden biridir.
Kanuni, saltanatının ikinci yılında Rodos’u ve ona bağlı bulunan adaları ele geçirmiş, Doğu Akdeniz’de Osmanlı hâkimiyetinin yerleşmesini sağlamıştır. 1309′dan beri Saint Jean d’Hospitaliers veya Saint Jean de Jerusalem denilen şövalye tarikatının elinde bulunan Rodos adası ile civarındaki adalar, eskiden beri Osmanlıların ele geçirmek istedikleri önemli yerlerdi.
Sultan Süleyman, Belgrad’ı almayı başardıktan sonra Osmanlı siyasetinin bu ikinci meselesini de halletmek istiyordu. Zira fethi zarurî kılan bazı sebepler vardı. Buranın fethi, Osmanlı ülkesine yeni ilhak edilmiş bulunan Mısır, Suriye ve Doğu Akdeniz sahillerinin emniyeti bakımından önemliydi. Bunun için de Rodos ve ona bağlı olan diğer adaların Osmanlıların elinde bulunması gerekiyordu.
Nitekim bu zorunlucu takdir eden Yavuz Sultan Selim, saltanatının son yıllarında, Şövalyeler üzerine yürümek için büyük çapta bir donanma hazırlamaya koyulmuş, ancak bu tasavvurunu gerçekleştiremeden hayata gözlerini kapamıştır. Hıristiyanlığın, Osmanlı hac, ticaret ve ulaşım yolu üzerinde, bu emniyeti tehlikeye sokabilecek tehlikeli kalesi durumundaki Rodos’ta bulunan şövalyeler, Osmanlı ticaret ve hac gemilerine saldırmakla kalmamışlar, ayni zamanda Canberdi Gazali’ne de yardımda bulunmuşlardı. Bundan başka onlar, Rodos’ta bulunan Cem Sultan’ın oğlu Murad’ı da taht vârisi olarak ortaya sürmüşlerdi.
Ayrıca kalelerinin sağlamlığına güvenmekte olan Rodos şövalyeleri, korsanlıklarına devam ediyorlar, bir taraftan Müslümanların yollarını kesip gemilerini alıyor, öbür taraftan da Osmanlı sahillerine ardı arası kesilmeksizin saldırılarda bulunuyorlardı. Bundan başka beş altı bin civarında Müslüman’ı esir alıp adalarında onlara türlü işkenceler yaptıkları da biliniyordu.
İste Kanunî, bu siyasî ve stratejik sebeplerden dolayı Rodos problemini halletmek istiyordu. Böylece, bir bakıma babasından miras olarak devraldığı bir siyaseti devam ettirmek ve babasının yarıda bırakmak zorunda kaldığı önemli bir meseleyi halletmek niyetinde idi. Ayni zamanda o, Rodos’u feth etmek suretiyle dedesi Fâtih Sultan Mehmed’in gerçekleştiremediği bir şeyi de yapmış olacaktı.
Rodos’un fethi hususunda Divan-i Hümayûn’da yapılan müzakerelerde ekseriyet, Rodos seferine taraftar görünmüyordu. Zira bunlar, Şövalyelerin şöhreti, adanın müstahkem olup uzun süre muhasaraya dayanabilmesi ve bir sefer vukuunda Avrupa’nın derhal buraya yardımda bulunabileceğini düşünüyorlardı. Bunlara göre sonu tehlikeli bir macera ile bitecek sefere girişmek doğru değildi. Bu düşünceye karşılık Vezir-i Azam Pirî Mehmed Pasa ile ikinci vezir Çoban Mustafa Pasa ve denizci Kurdoğlu Müslihiddin Reis, Rodos seferine taraftar olup Avrupa tarafindan endişe edilmemesi gerektiğini ileri sürüyorlardı.
Bu arada casusları vâsıtasıyla Rodos hakkında bilgi toplayan Kanunî, sefere karar verir. Bununla beraber sefere çıkmadan önce, Hammer’in ifadesiyle ” Kur’an-i Kerim’in emrini yerine getirmek için Üstada-i A’zam’a bir mektup gönderir. Bu mektupta Üstada-i Azam teslim olması isteniyor ve arzusu ile itaati kabul ettiği takdirde şövalyelerin hürriyetleri ile mallarına dokunulmayacağına dair, yerlerin ve göklerin yaratıcısı olan Allah, O’nun elçisi olan Hz. Muhammed ve diğer Peygamberler adına yemin ediyordu.” Fakat bu teklif, Üstada-i Azam tarafindan red edilir. (Üstadı Azam Rodos’u yöneten Şovalyenin ünvanı)
Bu sırada Avrupa devletleri de birbirleri ile mücadele halinde bulunduklarından, Rodos ile ilgilenebilecek durumda değillerdi. Rodos ile ilgilenebilecek tek devlet olan Venedikliler de yapılan ticaret antlaşması ile pasif hale getirilmişlerdi. Divan’da alınan sefer kararından sonra hazırlıklarına başlayan Osmanlı ordusunun basına Serdar olarak ikinci vezir Çoban Mustafa Pasa getirildi.
Öte yandan bu seferi haber alan Rodos Üstada-i Azamı Philippe Villiers de l’Isle Adam, bazı tedbirler alarak kaleyi tahkim ettirmiş, yiyecek depolatmış, şehrin önündeki limana zincir çektirmiş, ayrıca Papa ve Fransa’dan da yardim istemişti. Osmanlı donanması, 5 Haziran l522′de 300 savaş gemisi ve 400 nakliye gemisi ile Çoban Mustafa Pasa komutasında harekete geçer.
Donanmada pek çok mühimmattan başka onbin deniz ve itfaiye neferi bulunuyordu. Sultan Süleyman da 2l Receb 928 (l6 Haziran l522) tarihinde İstanbul’dan hareketle Üsküdar’a geçmiş, buradan Kapıkulu askerleri ve sefere memur olan diğer eyâletlerin tımarlı sipahileriyle birlikte karadan yola çıkmıştır.
Bu sefere nadir bir istisna olmak üzere, Sadrazam Pîrî Mehmed Paşa’nın amcası olan Şeyhülislâm Zembilli Ali Cemalî Efendi (l503 – l525) de katılmıştır. Osmanlı donanması, Rodos yakınlarındaki Gnido adasına varmıştı. 24 Haziran’da Rodos önlerine gelen Osmanlı donanması, Rodos kalesinin dört mil kadar doğusundaki bir limana demir atar. Kaleyi abluka altına alan ordu, Pâdişahin karadan gelmesini bekler.
Nihayet Kütahya – Aydın yolu ile Marmaris’e, oradan da 28 Temmuz’da Rodos adasına geçen yüz bin kişilik ordu, surlar boyunca mevzilenir. Bu esnada İngiliz, Fransız, İtalyan, İspanyol, Alman ve Portekiz milletlerine mensuba şövalyelerden müteşekkil Rodos müdafileri ise kalenin beş ana burcunu müdafaaya başlamışlardı.
Çarpışmalar, l Ağustos’ta Alman burcuna top atısı ile baslar. Kanunî, Kızıltepe denen yerde otağını kurdurarak kuşatmayı buradan idare eder. Şiddetle ve birbiri ardınca süre gelen Osmanlı hücumları, beş ay kadar devam eder. Bu arada zaman zaman kısmî basarılar da kazanılmıştı. Sonunda dayanamayacaklarını anlayan şövalyeler, kaleyi teslim edeceklerini Kanunî’ye bildirmek zorunda kalırlar.
Yapılan müzakereler neticesi 21 Aralık 1522′de bir teslim antlaşması imzalanır. Buna göre 2l3 yıllık sonuncu Haçlı Devleti de tarihe karışır. Buna göre Katolik Hıristiyanların Yakin Doğu’dan tamamen uzaklaştırılmaları da sağlanmış olur. Antlaşma gereği şövalyelerin adadan çekilmelerine müsaade edildiği gibi, şehirdeki Hıristiyanların dinî âyin ve inançlarında serbest olmaları, ada sakinlerine beş yıl kadar vergi vermemeleri ve kendilerinden devşirme alınmaması gibi imtiyazlar da bahsedilmiştir.Bu arada Hıristiyanlığı kabul eden Sultan Cem’in oğlu Murad da yakalanarak iki oğlu ile birlikte ortadan kaldırılır. Şövalyelerin Rodos’u terkinden sonra Pâdişah, 20 Ocak 1523′te Câmiye çevrilen Saint Jean Kilisesinde Cuma namazı kılmıştır. Bu namazda imamlığı, sefere iştirak etmiş olan Şeyhülislâm Zembilli Ali Cemalî Efendi yapmıştı.
Rodos, Midilli sancağına bağlanarak Dindarzade Mehmed Bey’in idaresine verilmiştir. Osmanlılar, ayrıca bu sefer sonrası Anadolu sahillerinde Bodrum, Aydos, Tahtalı kalelerini, Leros, Sömbeki, Kalimnos, Limonsa adalarını ele geçirmişlerdir. Böylece Rodos kalesi ve birlikte Oniki adanın tamamı ve Bodrum da teslim olmuştu.
Bodrum’un fethi, Anadolu tarihi bakımından da önemlidir. Zira burası, Anadolu’da Hıristiyanların elinde bulunan tek toprak parçası idi. 29 Aralıkta Kanunî, Rodos şehrine girip kaleyi gezer. Bu günlerde Hıristiyanlık âleminde Noel kutlanıyordu Papa İkinci Hadrianus, Roma’da Saint Pierre’de Noel âyinini icra ederken, kilisenin saçağından bir tas düşüp Papanın ayağına doğru yuvarlanır. Kardinaller bu hâdiseyi muhasarası aylardan beri devam eden Rodos’un düşmesine işaret saydılar.
Rodos’un fethi, Türk topçuluğunun Avrupa topçuluğu karsısındaki üstünlüğünü gösterdiği gibi, o çağda alınması adeta mümkün görülmeyen ve Hıristiyanlığın İslâm âlemine doğru bir kalesi sayılan adanın zaptı, Avrupa’da büyük bir hayret ve üzüntü uyandırmıştır. Bu arada Rodos’un fethinin ardından Rodos hapishanelerinde bulunan altı bin kadar Müslüman esir de kurtarılmıştır.
Rodos’a derhal Türk göçmenleri yerleşmeye başladılar. Birçok câmi, imâret, mektep, medrese, çeşme ve yol yapılıp ada imar edilir. Rodos, bir sancak merkezi olur. Buraya devamlı olarak Bahriye Sancakbeyleri (Tümamiral) vali tayin edildi. 2 Ocak günü aksam üzeri Kanunî Yeşil Melek kadırgasına binip Rodos’tan ayrılır. Anadolu’da Marmaris’e geçer.
Aydın, Midilli, Karasi, Menteşe ve Saruhan Sancakbeylerine, Anadolu Beylerbeyi Kasım Paşa’nın nezaretinde Rodos’taki inşaat, imar ve iskân isleri bitinceye kadar adada kalmalarını emrettikten sonra İstanbul’a doğru yola çıkan Kanunî 26 günde İstanbul’a varır. 29 Ocak l523′te yedi ay on iki gün süren bu ikinci sefer-i hümayûnunu bitirerek İstanbul’a gelmiş olur. Bu arada Osmanlı donanması da İstanbul’a döner. Rodos’un fethi edilmesi ile ilgili olarak gönderilen zafer namelere Venedik mukabelede bulunduğu gibi Sah İsmail de cülûstan beri ilk defa olarak taziyet ve tebrik vecibesini yerine getirmiş, Rodos fethinden dolayı da memnunluğunu bildiren bir mektup ile bir elçi göndermişti.
Rodos’un fethi ile Avrupa’da Kanunî’nin şöhreti biraz daha artmış oluyordu. Belgrad ve Rodos’un, Hıristiyan dünyasının bu iki kilit noktası sayılan müstahkem kalelerinin Kanunî tarafindan düşürülmesi, Osmanlıların ileride başaracakları daha büyük fetihleri için bir işaret sayıldı.
Barış Manço, 2 Ocak 1943 tarihinde, Rikkat ve Hakkı Manço çiftinin dördüncü çocukları olarak Moda’da dünyaya geldi. Annesi Rikkat Hanım, Türk Sanat Müziği sanatçısıydı. Aileden gelen yeteneğiyle özellikle ortaokul öğrenimini aldığı yaşlarda müzikle ilgilenmeye başladı. Lise yılları Galatasaray Lisesi’nde başladı.
Müzik hayatına Galatasaray Lisesi’nde adım atan Barış Manço’nun arkadaşlarıyla birlikte kurduğu ilk grubun adı “Kafadarlar”, ikincisi ise “Harmoniler”di. Daha sonra Şişli Terakki Lisesi’ne geçiş yaptı.
Lise yılları bittiğinde Belçika Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi’nde 1963- 1971 yılları arasında resim, grafik ve iç mimari eğitimi aldı. Belçika’da “Lemistgrees” adında, Amerikalı, Belçikalı, İtalyan, Kuzey Afrikalı, İngiliz müzisyenlerden oluşan bir grupta yer aldı. “Lemistgrees”le çalışmalarının sürdüğü iki yıl içerisinde Paris Olympia’da konser verdi. 1966 yılında Paris’te iki 45’lik plak çıkardı.
1970 yılında Türkiye’ye döndüğünde Fuat Güner ve Mazhar Alanson ile birlikte “Kaygısızlar” adlı grubu kurdu. Aranjman şarkılara tepki göstererek Anadolu’dan beslenen pop folk tarzında müzik yapmaya başladı. Onuncu plağı “Dağlar Dağlar” ile büyük bir çıkış yaptı, albüm beş ayda 700 bin adet satışa ulaştı. “Dağlar Dağlar” çalışması, sanatçıya Altın Plak Ödülü’nü de kazandırdı. 1971 yılında Moğollar ile çalıştı. Aynı yıl Kurtalan Ekspres’i kurdu. İlk klibini 1973’te, “Hey Koca Topçu”ya çekti. 1975’te ilk albümü “2023”ü yaptı. 1978'de Lale Manço ile evlendi, Doğukan ve Batıkan adında iki erkek çocuğu oldu.
1980 yılında Altın Orfe’de “Nick The Chopper” ve “Ben Bir Şarkıyım” adlı Bulgar şarkısı ile de altın madalyalar aldı. Yurtdışında birçok TV programına konuk olarak katıldı, birçok ülkede koserler verdi. 1983 yılında Eurovision Şarkı Yarışması’na “Kazma” adlı şarkısıyla katıldı, ancak elendi.
1988 yılının Ekim ayında TRT 1’de çocuk ve aileye yönelik bir eğitim kültür ve eğlence programı olarak başlayan “7’den 77’ye” , 1998 Haziran ayında 370. kez ekrana gelerek Türk televizyonculuğunda ulaşılması zor bir rekora imza attı. “Ekvatordan Kutuplar’a” isimli programında ekibiyle birlikte beş kıtada 100’den fazla değişik yöreye giderek 600.000 km.’ye yakın yol kat etti.
Bestelediği 200’ün üzerindeki şarkısı, kendisine 12 altın ve 1 platin albüm/ kaset ödülü kazandırırken, bu şarkıların bir bölümü daha sonra Yunanca, Bulgarca, Arapça, Farsça, Kürtçe, Japonca, İbranice, Fransızca, İngilizce ve lemenkçe olarak yorumlandı. Müzik ve televizyon hayatında sayısız ödüller alan Barış Manço’nun 1991 yılında devlet sanatçısı unvanı, yine aynı yıl Hacettepe Üniversitesi Onursal Doktora unvanı, Uluslararası Teknoloji Ödülü, Japonya Uluslararası Kültür ve Barış Ödülü, Belçika Krallığı Leopold II Şövalyesi Nişanı, Fransız Kültür Bakanlığı Edebiyat ve Sanat Şövalyesi Nişanı, Türkmenistan Cumhurbaşkanlığı tarafından verilen Türkmen Vatandaşlığı ödülleri vardır.
Bestelediği 200'ün üzerinde şarkısı, kendisine 12 altın ve 1 platin albüm/kaset ödülü kazandırırken, bu şarkıların bir bölümü daha sonra Yunanca, Bulgarca,Arapça, Farsça,Kürtçe, Japonca, İbranice,Fransızca ve Flemenkçe'ye çevrilerek, kendisi ve/veya başka sanatçılar tarafından da seslendirildi.
1988 yılında Ekim ayında TRT 1'de çocuk ve aileye yönelik bir eğitim kültür ve eğlence programı olarak başlayan “7'den 77'ye”, Türk Televizyonculuğu'nda şimdiye kadar ulaşılamamış bir rekora imza attı.Türkiye'de en uzun ve en başarılı televizyon yayıncılığını yaptı.
“Ekvator'dan Kutuplar'a” 5 kıtada 100'den fazla değişik yöreye giderek, 600.000 km'ye yakın yol kateden Barış Manço ülkemiz belgeselciliğine farklı bir boyut getirdi.
Ekli dosyalar
Son düzenleme: