12.01.2020 Tarihte Bugün- 12 Ocak;

Emrah Burulday

Administrator
Yönetici
Katılım
3 Ağu 2019
Mesajlar
429
Tepkime puanı
141
Puanları
43
12.01.2020 Tarihte Bugün- 12 Ocak;
1875Beyoğlu'nda Tünel işletmeye açıldı. Tünel, 1863'de Londra'da hizmete giren yeraltı toplu taşıma sistemlerinden sonra inşa edilen dünyanın en eski 2. yeraltı toplu taşıma sistemidir.
1915ABD Temsilciler Meclisi kadınların da oy kullanması yönündeki kanun teklifini reddetti.
1923Paris'teki Pasteur Enstitüsü'nde tetenoza karşı serum geliştirildi.
1920Son Osmanlı Mebusan Meclisi İstanbul'da görüşmelere başladı.
1930Anadolu halk oyunları ilk kez filme alındı.
1932Hattie W. Caraway, Amerika Birleşik Devletleri senatosuna seçilen ilk kadın politikacı oldu.
1933Dahili İstikraz (İç Borç) Kanunu Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabul edildi.
1934Yunanistan'ın eski başbakanı Elefterios Venizelos, Atatürk'ü Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterdi.
1940II. Dünya Savaşı: Rusya, Finlandiya'yı bombalıyor.
1943İlk defa kurulan İstanbul Mıntıka Sanayi Birliği ilk toplantısını yaptı.
1944Genel Kurmay'da ilk devir teslim; Mareşal Fevzi Çakmak yaş haddinden emekliye ayrıldı, yerine Kazım Orbay atandı.
1945II. Dünya Savaşı: Sovyet birlikleri Doğu Avrupa'da Nazi güçlerine karşı atağa geçti.
1951Uluslararası Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi yürürlüğe girdi.
1952ABD yönetimi, Marshall Planı çerçevesinde Türkiye'ye 58 milyon dolarlık askeri yardım yapılmasına onay verdi.
1958İstanbullu kadınlar Türk Kadın Partisi'nin kurulmasına, "Onurumuz erkeklerinkinden çok yüksek olduğundan siyasette başarılı olamayız" diyerek karşı çıktılar.
1959Sovyet uzay aracı Luna yılında bugün güneş çevresindeki yörüngesine yerleşti. Luna yerçekiminden kurtulan ilk uzay aracı oldu.
1961Siyasi partilerin faaliyetine izin verildi.
1966Lyndon B. Johnson, Amerika Birleşik Devletleri'nin, komünist saldırganlık sona erene kadar Güney Vietnam'da kalacağını açıkladı.
1966Fikir suçlarının da af kapsamına alınması istendi. 19 Temmuz günü Meclis'ten çıkan Af Kanunu'nda 141. ve 142. madde "suçluları" af kapsamı dışında bırakıldı. Vergi ve döviz kaçakçılığı suçları da af kapsamına alınmıştı.
1967Dr. James Bedford, gelecekte tekrar canlandırılmak üzere, kriyojenik olarak dondurulan ilk insan oldu.
1969Led Zeppelin ilk albümlerini (Led Zeppelin) çıkardı.
1971Anayasa Mahkemesi, özel yüksek okulların anayasa'ya aykırı olduğuna karar verdi.
1972Mucibur Rahman Bangladeş'in başbakanı oldu.
1973Milli Gazete yayın hayatına başladı.
1976BM Güvenlik Konseyi, 11 e karşı 1 oyla, Filistin Kurtuluş Örgütü'nün, oy verme hakkı olmaksızın Güvenlik Konseyi tartışmalarına katılmasına karar verdi.
1976Akaryakıt bayileri direniş yaptılar, akaryakıt satmadılar. Bayiler kâr oranlarının arttırılmasını istiyor.
1983261 sanık hakkında idam cezası istenen 759 sanıklı Fatsa Dev-Yol davası Amasya'da başladı. İdamı istenenler arasında eski belediye başkanı Fikri Sönmez' de bulunuyor.
1988Tek tip elbise giymeyen tutuklu ve hükümlülerin ziyaretçileriyle görüştürülmemesi cezaevlerinde sorun yarattı.
1990Sosyal Demokrat Halkçı Parti'nin (SHP) kurucu genel başkanı Aydın Güven Gürkan ile partiden ihraç edilen çoğunluğu Kürt kökenli 15 milletvekili bir deklarasyon yayınladılar ve parti kurma girişimlerine başladılar.
1991Amerika Birleşik Devletleri kongresi Irak birliklerinin Kuveyt'ten çıkarılması için hükümete güç kullanımı yetkisi verdi.
199819 Avrupa ülkesi, insan klonlanmasının yasaklanması konusunda anlaştılar.
2000Hükümeti oluşturan partilerin genel başkanları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin, idama mahkûm edilen Abdullah Öcalan hakkında verdiği ihtiyati tedbir kararına uyulmasını kararlaştırdılar.
2006Mehmet Ali Ağca, yaklaşık 5.5 yıldır hükümlü bulunduğu Kartal H Tipi Cezaevinden tahliye edildi. Ağca, tahliye olmasının ardından askerlik sorunu nedeniyle Maltepe'deki Pendik Askerlik Şubesi'ne götürüldü. Askerlik şubesinden Tuzla Piyade Okulundaki revire, daha sonra da Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) Haydarpaşa Eğitim Hastanesi'ne giden Ağca, daha sonra serbest bırakıldı. Adalet Bakanı Cemil Çiçek, tahliyenin bütün yönleriyle değerlendirilmesi açısından Yargıtay incelemesine sunulması için yazılı emir yoluna başvuracağını bildirdi.
2006Mina, Suudi Arabistan'da şeytan taşlama sırasında çıkan kargaşada 362 hacı adayı öldü.

Bugün Doğanlar (12 Ocak);
1628Charles Perrault, Fransız yazar (ö. 1703)
1876Jack London, ABD'li yazar (ö. 1916)
1876Fevzi Çakmak, Türkiye Cumhuriyeti kurucularından ve aynı ülkenin iki mareşalinden biri. (ö. 1950)
1893Hermann Göring, Nazi subayı (ö. 1946)
1900Abdülbaki Gölpınarlı, edebiyat tarihçisi ve çevirmen (1982)
1903İgor Vasilyeviç Kurçatov, Sovyetler Birliğinin ilk atom bombası ve ilk nükleer elektrik santralini ve dünyanın ilk termonükleer bombasını yapan nükleer fizikçi
1905Hüseyin Nihal Atsız, Türkçü ve Turancı fikirleriyle tanınan yazar. (ö. 1975)
1916Pieter Willem Botha, Güney Afrika'nın ilk devlet başkanı.
1931Leyla Erbil, yazar
1931Özdemir Nutku, Tiyatrobilimci, oyuncu, yazar, eleştirmen ve yönetmen.
1934Metin Serezli, Türk aktör
1944Joe Frazier, Dünya ağır siklet profesyonel boks şampiyonlarından ABD'li boksör
1949Ottmar Hitzfeld, Alman futbolcu ve teknik direktör
1969Gökhan Semiz, Grup Vitamin'in solisti, söz yazarı, besteci. (ö. 1998)
1973Hande Yener, Türk pop şarkıcısı.
1973Ibrahim Ba, Senegal asıllı Fransız futbolcu.
1980Akiko Morigami , Japon tenis oyuncusu.
1980Amerie, RandB şarkıcısı, söz yazarı, dansçı, aktris ve model
1993Zayn Malik, One Direction üyesi, Pakistan asıllı İngiliz şarkıcı, söz yazarı.

Bugün Ölenler (12 Ocak);
1665Pierre de Fermat, Fransız matematikçi ve hukukçu (d. 1601)
1945Velid Ebüzziya, Tasvir-i Efkar gazetesi sahibi ve başyazarı
1976Agatha Christie, İngiliz yazar (d. 1890)
1977Henri-Georges Clouzot, Fransız film yönetmeni ve senarist (d. 1907)
1983Nikolay Podgorni, SSCB devlet başkanı (d. 1903)
1985Sabri Kiraz,Türk futbolcu ve teknik direktör (d. 1918)
1998Sadi Koçaş, eski başbakan yardımcısı Türk siyasetçi (d. 1919)
2001Luiz Bonfá, Brezilyalı besteci, gitarist (d. 1922)
2002Cyrus Vance, ABD'nin 57. dışişleri bakanı (d. 1917)
2003Maurice Gibb, İngiliz müzisyen, (Bee Gees grubu üyesi) (d. 1949)
2006Ömer Küyük, İstiklal Savaşı Gazisi. (d. 1900)
2010Miep Gies, II. Dünya Savaşı sirasinda Anne Frank ve ailesine yardim eden kisi . (d. 1909)


TARİHTEN ÖĞRENECEK ÇOK ŞEY VAR

Dünya'da Aşı Gelişimindeki Kilometre Taşları



Tarihte aşı konusunda ilk uygulama, M.Ö. 590 yılında Çin'de Sung Hanedanı döneminde çiçek hastalığından korunmak için, ciltteki iltihaplı maddenin sağlıklı kişilerin burnuna verilmesi olarak bilinmektedir. Sistematik aşılama ise yine çiçek hastalığına karşı bazı kaynaklarda 1796, bazılarında ise 1798 yılında Edward Jenner tarafından başlatılmış ve günümüze kadar dev adımlarla ilerlemiştir. Tablo 1'de geliştirilen tüm aşıların adları, aşı araştırmalarını yapan ya da aşıyı geliştiren kişiler ve insanda uygulanma tarihleri verilmiştir.

hex10.gif (93174 bytes)


Osmanlı Döneminde İlk Çiçek Aşısı

Bu topraklarda deneme yanılma yoluyla aşı uygulamalarının tarihi 1700'lere uzanmaktadır. O zamanlar Edirne'de çiçek hastalığına tutulmuş biri bulunup, döküntülerindeki irin, çiçek çıkarmamış çocuklara aşı yapmak üzere toplanırmış. Geleneksel olarak bu işi yapan aşıcı kadınlar, ceviz kabuklarında ya da incir yapraklarında hastaların döküntülerinden alınan irini biriktirir, deriyi çizerek bu irini aşılar, sonra yara yerini gül yapraklarıyla kapatırlarmış. Bu şekilde, variyolasyon ile aşılananların ölüm oranı % 1 iken, aşısızlarda, çiçek hastalığından ölüm oranı % 17 imiş. Bu uygulamalar İngiliz sefirinin eşi Lady Montagu tarafından mektupla İngiltere'ye bildirilmiş ve bu yolla Avrupa'ya yayılmıştır.

Ülkemizde 1800'lerde daha etkili ve daha az zararlı olan Jenner tipi vaksinasyon uygulamaları başlamıştır. 1840'tan itibaren başvuran çocuklara çiçek aşısı uygulanmıştır. Yine bu dönemde çiçek aşısı yapmak üzere aşıcıların yetiştirilmesi gündeme gelmiştir. 1868 yılında çıkan bir kanunla doğumdan itibaren ilk üç ay içinde çiçek aşısı uygulanması zorunlu hale getirilmiştir.

Pasteur Devrimi

Hekimlerin ve veteriner hekimlerin 1880'den 1893'e değin gerçekleştirdikleri bir dizi çalışma yeni bir kuramı, hastalıkların mikrobik bir temele dayandığı kuramını ortaya çıkarmıştır. Bakteriyolojideki gelişmelerin tıpta başlattığı yenilenme, Avrupa tıp çevrelerinde bir devrim olarak tanımlanmaktadır. Çağdaşı Koch gibi Pasteur de salgınlara yol açan birçok hastalık etkenini tanımlamış, bunun yanı sıra aşının da yaratıcısı olmuştur. Paris'te Pasteur Enstitüsü'nde 1884'te ilk kuduz aşısı geliştirilmiş ve ilk kez bir insan üzerinde denenmiştir. 1894'te ise Berlin'de Behring, Paris'te Roux ve Grancher difteri ve tetanoz serumlarını geliştirmiştir.

Batılı ülkelerin kendi aralarında ciddi bir tıbbi rekabet içine girdiği günlerde, sömürgeler üzerindeki egemenlik savaşlarında, mücadelenin önemli bir alanını da tıp oluşturmaktaydı. Pasteur tıbbının ihracı amacıyla Saygon, Tunus, Cezayir gibi birçok yerde Pasteur Enstitüleri kurulmuştur.

Osmanlı Dönemi Tıp Kurumları

Ondokuzuncu yüzyıl tüm dünya'da bulaşıcı hastalıkların salgınlara yol açtığı bir dönemdir. İstanbul'da ilk kolera salgını 1831'de meydana gelmiş ve bu salgında yaklaşık olarak 6000 kişi yaşamını yitirmiştir. 1865 yılında Asya, Afrika, Avrupa ve Amerika'ya da yayılan salgında ise bir ay içinde 30 bin İstanbul'lu yaşamını yitirdiği bildirilmektedir. Bu dönemde Sultan Abdülhamit yabancı hekimlere toplu çağrıda bulunarak, hem salgınlarla mücadelede destek sağlamış, hem de batılı ülkeler arasında ekonomik ve siyasal düzeyde süren rekabette yeni bir cephe açılmasına neden olmuştur; bakteriyoloji üzerinden bilimsel rekabet.

Abdülhamit döneminde Osmanlı topraklarında, sağlık koşullarının düzeltilmesine yönelik çalışmalarda, bakteriyoloji koruyucu hekimliğin temeli olarak görülmektedir. Bu nedenle Avrupa'daki pek çok gelişme çok kısa zaman aralıklarıyla izlenmeye başlanmıştır ve özüyle Avrupalı, biçimiyle Osmanlı olan tıp kurumlarının kurulmaları da bu yıllara rastlamaktadır. 1887'de Dersaadet Daü'l Kelp ve Bakteriyoloji Ameliyathanesi yani kuduz enstitüsü kurulmuştur. Bu kurum dünyanın üçüncü, doğunun ilk kuduz enstitüsüdür. Kuduz aşısı, bulunduktan sadece üç yıl sonra bu kurumda üretilebilmiştir. 1889'da Telkihhane yani çiçek aşısı üretim merkezi, 1893'de ise Bakteriyolojihane-i Şahane kurulmuştur. Bakteriyolojihane-i Şahane'de başlatılan çalışmalar sayesinde bulunduktan bir yıl sonra difteri serumu bu topraklarda üretilmiştir.


Bakteriyolojihane-i Şahane'de o dönemde tifo, kolera, dizanteri, veba, insan kanında tifüs aşıları ve meningokok serumu üretilmiştir. Aynı dönemde insan aşıları kadar hayvan aşıları üretmenin de önemi farkedilmiştir. Şarbon, veba, çiçek gibi hastalıklar hayvanları kırıp geçirmektedir. Bu dönemde önce Bakteriyolojihane-i Şahane'de, daha sonra ise Bakteriyolojihane-i Baytari'de sığır vebası serumu, şarbon serumu ve aşısı, koyun çiçeği aşısı, mallein, tüberkülin üretilmiştir.

Ulusal Kurtuluş Savaşı'nda Aşı Üretimi

Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın hemen hemen hiç bilinmeyen bir boyutudur savaş sırasında aşı üretimi. Osmanlı tıp kurumlarında çok sayıda yurtsever hekim ve veteriner hekim özveriyle görev yapmıştır. Günün zor koşullarında, insan ve hayvan aşı-serumları üretmişler, tıbbi gelişmeleri izlemişler ve on yıllardır savaşan ülkenin ihtiyacını karşılamaya çalışmışlardır.

Ahmet Refik, Kemal Muhtar, Şerefeddin Mustafa, Mustafa Hilmi, Ahmet Şefik, Nikolaki Mavriadis, Zekai Muammer, Reşat Rıza, Muzaffer, Nikolaki Zuhri, Tevfik Salim... Onlar Kurtuluş Savaşı'na destek veren sayısız özverili hekim ve veteriner hekimden sadece birkaçıdır. Savaş süresince bazıları işgal altındaki İstanbul'dan, ürettikleri aşı ve serumları gizlice Anadolu'ya sevk etmişler, bazıları da bu kurumları Eskişehir, Kırşehir, Afyon, Niğde, Sivas gibi Anadolu'nun farklı kentlerine nakletmiş, kelimenin tam anlamıyla, hanlarda, hamamlarda, boza şişelerinin içinde aşı ve serum üretmişlerdir.



“Çanakkale Savaşı sırasında İstanbul'un işgali tehlikesi belirince Bakteriyolojihane-i Baytari'nin Müdürü Ahmet Şefik Bey ve yardımcısı Nikolaki Mavriadis Bey Aşıhaneyi Anadolu'ya taşımaya karar verirler, Eskişehir Sıcaksular yöresinde bir handa bir süre hayvan aşı ve serumları üretirler. Yunan işgali Eskişehir'in kapısına dayandığında, aşıhaneyi sırtlarına vurup Kırşehir'e taşırlar. Aynı dönemde Şerefeddin Mustafa Afyon'da çiçek aşısı üretmektedir.”

“Dr. Reşat Rıza ve Dr. Tevfik Salim, tifüslü hasta kanını alıp bir saat süreyle 60 derecede ısıtırlar. Elde ettikleri aşıyı şişelere doldururlar. Bu sıvıdan beş santimetreküp deri altına şırınga ederler. İnsan kanından Tifüs aşısı ilk kez 1915 yılında üretilmiştir. Daha sonra Hamdi Hoca bir kısım ısıtılan hasta kanı ile iki kısım nekahatteki kişinin serumunu karıştırmış ve enjeksiyon sayısını üçe çıkarmıştır. Hamdi Metodu adıyla anılan bu yöntem, o zaman Alman hekimler tarafından örnek alınarak uygulanmıştır.”



“Erzincan Serum Laboratuvarı Rus işgalinde Müdürü Muzaffer (Bekman) ve yardımcısı Nikolaki Zuhri Beyler tarafından 1916 da Halep'e, daha sonra Niğde'ye, oradan Sivas'a taşınır, tekrar Erzincan'a getirilir. Bu laboratuvar 1939'daki büyük depreme dek hizmet verir.”

“1920, İstanbul işgal altındadır, Zekai Muammer'e Anadolu'dan Kuvvay-ı Milliye'ye katılması için çağrı gelir. Fırtınalı bir gecede İstanbul'dan bir gemiye biner, yanında yeni evlendiği eşi, farklı kurumlardaki yurtseverlerin sağladıkları bol miktarda aşı, serum ve deney hayvanları vardır. Zorlu bir deniz yolculuğu sonrasında İnebolu'ya varır, oradan Kastamonu'ya geçer ve Kuvvay-ı Milliye'ye katılır, dört yıl Kastamonu'da aşı ve serum üretir.”

“1920, Veba salgını sürmektedir, Mustafa Hilmi Bey Gedikpaşa Hamamı'nda boza şişeleri içinde veba aşısı üretir. Bu dönemde gelişmeler öyle bir seyir izlemiştir ki 1920-21 yıllarında, İstanbul işgal altında iken Telkihhane'de üretilen çiçek aşısından Fransız, İngiliz ve Amerikalılara 220 bin doz çiçek aşısı ihraç edilmiştir.”



“1922, Kemal Muhtar Telkihhane'nin müdürüdür, Anadolu'da Kurtuluş Savaşı sürmektedir. Anadolu'ya ne kadar çiçek aşısı hazırlayabileceği sorulur, 'fazla dana verirseniz yılda 5 milyon kadar yaparım' der, 3,5 milyon doz aşı üretir ve bir nişanla ödüllendirilir.

Cumhuriyet Dönemi Türkiye'sinde Aşı Üretimi

Cumhuriyet kurulduktan sonra ülkenin aşı ve serum üretimini yapanlar aynı özverili kişilerdir. Zekai Muammer Tunçman, Paris Pasteur Enstitüsünde eğitim almış ve Diyarbakır'da Kuduz Enstitüsünde çalışmaya başlamıştır. Semple tipi kuduz aşısı 1927 yılında üretilmiştir.

1928 yılında kaydedilen en önemli gelişmelerden biri, 1267 sayılı yasa ile Ankara'da Merkez Hıfzısıhha Enstitüsü'nün kurulması, Sivas ve İstanbul'daki bakteriyolojihane ile, Ankara'daki kimyahanenin bu çatı altında birleştirilmeleridir. Ülkemizde ilk verem aşısı 1931 yılında üretilmiştir. 1934 yılında Telkihhane ve İstanbul'daki Kuduz Enstitüsü de kapatılmış ve aşı-serum üretimi tek merkezde toplanmıştır. Aşı ve serum üretiminin kamusal bir görev ve sorumluluk olarak algılandığı bir dönemdir.



1930 yılında 1539 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu çıkarılmış ve aşı-serum üretimi ve dış alımının denetlenmesi kurallara bağlanmıştır. 1930-40'lar aşı serum üretiminin hızla arttığı yıllardır. Milyonlarca doz toksoid difteri ve tetanoz aşıları, Semple tipi kuduz aşısı, çiçek aşısı, kuduz serumu, pnömokok aşısı üretilmekte, dünyadaki gelişmeler yakından izlenmekte ve yerli yabancı ilaç kontrolleri yapılmaktadır.



1940'lı yıllarda tifo, Cox tipi tifüs, tifo-tifüs karma, tifo-difteri karma, intradermal BCG, veba-kolera karma, veba-kolera-tifüs karma, difteri-tetanoz karma, boğmaca-difteri karma, influenza tifo-difteri-tetanoz karma aşıları üretilmiştir. Aşı-serum üretiminin gün geçtikçe kurumsallaştığı izlenmektedir. Aşı ve serum üretimiyle ilgili alt birimler Dünya Sağlık Örgütü tarafından uluslararası standartlara uygun oldukları yönünde belgelenmektedir, 1950 yılında Ulusal İnfluenza Merkezi ve BCG Laboratuvarı Dünya Sağlık Örgütü tarafından tescil edilmiştir. Bu yıllarda difteri-boğmaca-tetanoz aşısı üretilmiş ve kuduzla ilgili çalışmaları nedeniyle Dr. Zekai Muammer Tunçman'a Fransız hükümeti tarafından 1959 yılında Légion d'honneur nişanı verilmiştir.



1960'lı yıllar 224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi yasasının oluşturduğu olumlu ortamda, kamu sağlık hizmetlerinin geliştiği yıllardır. Bu dönemde aşı üretiminde kazanılan ivme devam etmiş, 1965'te kuru çiçek aşısı üretilmiş ve ülkemiz, 1960-70'li yıllarda kendine yetecek düzeyde bakteri aşılarını üretir duruma gelmiştir. 1968 yılında Serum Çiftliği kurulmuştur. Burada; tetanoz, gazlı gangren ve difteri antitoksik, kuduz antiviral, şarbon antibakteriyel, akrep antivenom serumları üretilmiştir. Hastalıkların eradike edilmesi nedeniyle 1971 yılında tifüs ve 1980 yılında çiçek aşılarının üretimine son verilmiştir.



Son yirmi yıl, dünyada biyoteknolojinin çok hızlı geliştiği bir dönem olmuştur. Bu gelişmeler aşı üretimine de yansımış ve bir yandan rutin bağışıklama programında kullanılan aşılar yeni teknolojiyle üretilirken, diğer yandan yeni aşılar üretilmeye başlanmıştır. Sağlık politikası açısından bu yıllar aynı zamanda dünyada sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesini hedefleyen “sağlık reformlarının” gündeme geldiği dönemdir. Ülkemizde de özellikle 1990'ların başından itibaren Dünya Bankası destekli sağlık projeleri uygulamaya konulmuştur. Reformlar çerçevesinde sağlık için kamu maliyetlerinin sınırlanması, yabancı kaynak desteğinin arttırılması, sağlık sektörünün piyasalaştırılması, desantralizasyon, hastanelerin işletmeleştirilmesi, kamu hizmetlerinde sözleşme uygulanması, özel sağlık sigortaları ve toplum finansmanı tekniklerinin geliştirilmesi gündeme gelmiştir. Kamu sağlık hizmetlerinin zayıf düşürülmesi, sağlık hizmetlerinin gizli ya da açık biçimde özelleştirilmesi ön plana çıkmıştır.

Şekil 1'de 1980 sonrasında Türkiye'de “Sağlık Reformları”nın nasıl uygulandığı hükümet dönemlerine göre gösterilmiştir.

1990'lı yıllarda aşı ve serum üretimi konusunda çok sınırlı şeyler yapılabilmiştir. Bunlar arasında 1990-1994 arasındaki dönemde DSÖ'nün önerileri doğrultusunda viral aşıların potens, identite ve stabilite kontrollarının yapılması, 1992 yılında ilk deneysel adsorbe tetanoz aşısı üretiminin gerçekleştirilmesi, 1995 yılında yeni aşı üretim tesisleri master planının hazırlanması ve aynı yıl tetanoz laboratuvarının modernleştirilmesi, 1999 yılında fermantör teknolojisiyle tetanoz toksoidi üretiminin gerçekleştirilmesi, 2000 yılında pilot adsorbe tetanoz aşısı üretimi, 2001 yılında adjuvant geliştirme çalışmalarının başlatılması sayılabilir. Aşı serum üretiminin devlet tarafından kamusal bir sorumluluk olarak görülmemesi, yapılabilenleri birkaç iyi niyetli çabaya indirgemiştir.

1996 yılında DBT ve Semple tipi kuduz aşılarının, 1997 yılında ise BCG aşısının üretimi durdurulmuştur. Biyoteknolojideki gelişmelerin izlenmemesi, Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü Aşı Serum Üretimi Merkezine yatırım yapılmaması, işgal altındaki İstanbul'da aşı ihraç eden bir ülkeyi, aşı ithal eden bir noktaya geriletmiştir. Devlet eliyle kamu kurumlarının zayıflatılması senaryosu, ne yazık ki burada da sahneye konmuş ve aşıda dışa bağımlılık gündeme gelmiştir.





İthalat mı, Üretim mi?

Türkiye'de bağışıklamada kullanılan aşıların yaklaşık %60'ı Sağlık Bakanlığı, %30'u özel sektör tarafından ithal edilmekte, %10'u ise bağış olarak sağlanmaktadır (Ayar, 2000). Tablo 2'de Sağlık Bakanlığı tarafından ithal edilen aşılara ödenen döviz miktarı belirtilmektedir (Referans, 2000).



Aşı gereksinimini karşılamak için Sağlık Bakanlığı her yıl yaklaşık olarak 13 milyon dolar ödemektedir. Türkiye'de uygulanmakta olan tüm bakteri ve virus aşılarının üretilebileceği bir "Yeni Aşı Üretim Tesisleri Kurulması Projesi" nin maliyeti ise bir defaya mahsus olmak üzere 40 milyon dolar olarak hesaplanmıştır (Özcengiz, 2002).

l5FkJXM0d06aEB1LnmLwvg.jpgSovyetler Birliği'nin ilk atom bombası ve ilk nükleer elektrik santralini ve dünyanın ilk termonükleer bombasını yapan nükleer fizikçi Igor Vasilyevich Kurchatov, doğdu.

Igor Vasilyevich Kurçatov (Rusça: Игорь Васильевич Курчатов ; 12 Ocak 1903 - 7 Şubat 1960),
Bu linki görmek için izniniz yok Giriş yap veya üye ol.
atom bombası projesinin yöneticisi olarak bilinen
Bu linki görmek için izniniz yok Giriş yap veya üye ol.
Sovyet nükleer fizikçisiydi. Georgy Flyorov ve Andrei Sakharov ile birlikte Kurchatov, II. Dünya Savaşı sırasında oluşturulan gizli bir Sovyet nükleer programındaki yönetmenlik rolü nedeniyle "Sovyet
Bu linki görmek için izniniz yok Giriş yap veya üye ol.
bombasının babası" ve "Sovyet Nükleer Füzesinin babası" olarak biliniyor. SSCB'nin Batı Müttefiklerinin nükleer silah geliştirme çabalarını keşfetmesinin ardından. Dokuz yıl süren gizli gelişimin yanı sıra Sovyet, Manhattan Projesi'ne başarıyla sızan casusların ardından, Sovyetler Birliği ilk nükleer silahını başarıyla test etti ve 1949'da Semipalatinsk Test Serisinde İlk Yıldırım adını aldı. .
1940'tan itibaren Kurchatov, nükleer silah programının geliştirilmesine çalıştı ve daha sonra nükleer teknolojinin barışçıl gelişimi için savundu. 1950'de Kurchatov, bu gelişmeyi Sakharov'un Üçüncü Fikri olarak ortaya çıkaran Andrei Sakharov ile birlikte Hidrojen bombasının gelişimine katkıda bulundu. Kurchatov kapsamında tamamlanan diğer projeler arasında Sovyetler Birliği'nin ilk parçacık hızlandırıcısı olan Cyclotron'un kurulması ve geliştirilmesi, Obninsk’te dünyanın ilk nükleer santrali olan Obninsk Nükleer Santrali’nin açılması ve kurulması ve ilk Lenin’in tamamlanması ve başlatılması yer aldı. 1959'da nükleer güç taşıyan bir gemi, liderliği altında.

1903-1.12-1960.2.7
Sovyet fizikçi.
Chelyabinsk'te doğdu.
1927'de Leningrad'da Fizik ve Mühendislik Enstitüsü'ne üye olduktan sonra, enstitüdeki nükleer
Bu linki görmek için izniniz yok Giriş yap veya üye ol.
bölümünün yöneticisi oldu. '49 atom bombasını geliştirdi ve '57
Bu linki görmek için izniniz yok Giriş yap veya üye ol.
atomunun
Bu linki görmek için izniniz yok Giriş yap veya üye ol.
atomunu dönüştürmeyi başardı. Nükleer gelişimde kilit bir kişidir ve siklotronların, endüstriyel nükleer santrallerin ve
Bu linki görmek için izniniz yok Giriş yap veya üye ol.
cihazlarının yapımında
Bu linki görmek için izniniz yok Giriş yap veya üye ol.
almaktadır. Stalin Ödülü ve
Bu linki görmek için izniniz yok Giriş yap veya üye ol.
Madalyası alın. Kitabında "Atom çekirdeğinin ayrılması" ('35) bulunmaktadır.

hüseyin-nihal-atsız_495675.jpgHüseyin Nihal Atsız kimdir? Şeklindeki sorular merak konusu oldu. Türkçülük üzerine yaptığı araştırmalarla ve kaleme aldığı romanlarla tanınan Hüseyin Nihal Atsız 11 Aralık 1975 yılında hayata gözlerini yumdu. İşte Nihal Atsız ile ilgili detaylar haberimizde...

NİHAL ATSIZ KİMDİR?

Hüseyin Nihâl Atsız (12 Ocak 1905, Kadıköy, İstanbul – 11 Aralık 1975, İstanbul),Türk yazar, şair, düşünür ve öğretmen. Türklerin tarihini konu edindiği edebî eserleri, tarih araştırmaları vardır. Türkçü-Turancı dünya görüşüne sahiptir.

Atsız'ın babası Gümüşhane'nin Torul kazasının Midi köyünün Çiftçioğulları ailesinden Deniz Güverte Binbaşısı Mehmet Nail Bey, annesi Trabzon'un Kadıoğulları ailesinden Deniz Yarbayı Osman Fevzi Bey'in kızı Fatma Zehra Hanım'dır.[9]

Çiftçioğulları ailesinin tespit edilen ceddi 19. asrın başlarında yaşadığı tahmin edilen Ahmed Ağa'dır. Ahmet Ağa'nın İsmail, Süleyman, Hüseyin ve Şakir adlı dört oğlu olmuştur. İsmail Ağa'nın çocukları Midi'den, Yozgat'ın Akdağmadeni ilçesinin Dayılı köyüne göçmüşlerdir. Şakir Ağa'nın evladı olup olmadığı bilinmemektedir.

Ahmet Ağa'nın üçüncü çocuğu olan Hüseyin Ağa (1832 - 1894) ise 1850-1852 şıralarında Deniz eri olarak Istanbul'a gelmiş, okumayı ve yazmayı asker ocağında öğrenmiş, askerliğinin nihayetinde de teskere bırakarak Donanma-yı Hümayun'da kalmış ve makine önyüzbaşlığına Çarkçı Kolağalığı'na terfi etmiştir.

Hüseyin Ağa'nın eşi Emine Hayriye Hanım'dır. İki çocukları olmuştur. Nevber Hanım ile Mehmet Nail Bey (1877- 1944). Mehmet Nail Bey de Osmanlı Donanması'na girmiş ve Deniz Kuvvetlerinde Deniz Güverte Binbaşılığı'ndan emekli olmuştur.

Mehmet Nail Bey'in ilk eşi 1903 yılında Yüzbaşı iken evlendiği Fatma Zehra Hanım (1884 - 1930)'dır. Fatma Zehra Hanım, Deniz Yarbayı (Bahriye Kaymakamı) Osman Fevzi Bey ile Tevfika Hanım'ın kızıdır. Osman Fevzi Bey, Trabzon'lu olup ailesi Kadıoğulları namı ile maruftur.

Mehmet Nail Bey'in ilk eşinden üç çocuğu olmuştur. 12 Ocak 1905'te Hüseyin Nihal (Atsız),1 Mayıs 1910'da Ahmet Nejdet (Sançar) ve Aralık 1912'de Fatma Nezihe (Çiftçioğlu) dünyaya geldi.

1930 yılında ilk eşinin damar sertliğinden vefatı üzerine Mehmet Nail Bey, 1931 yılında yeniden evlenmiştir. İkinci eşinin adı da Fatma Zehra'dır. İkinci eşinden 1932 yılında Necla (Çiftçioğlu) adlı bir kızı olan Mehmet Nail Bey ikinci eşiyle geçinememiş ve iki yıl sonra ayrılmıştır.

Nejdet Sançar'ın ağabeyidir, Yağmur Atsız ve Buğra Atsız'ın babasıdır. Tarihçi, Türkolog Rıza Nur'un manevi evladıdır

13731333_1822858598003476_324793316_n.jpg
YAŞAMI


Hüseyin Nihâl Atsız, 12 Ocak 1905'te İstanbul'da doğdu.

İlköğrenimini Kadıköy’deki çeşitli okullarda, orta öğrenimini Kadıköy ve İstanbul Sultanilerinde (İstanbul Lisesi) yaptı. Buradan mezun olunca Askerî Tıbbiye ye yazıldı.

Atsız, yükseköğrenim çağına gelip Askerî Tıbbiye'ye kaydolduğu çağlarda Türkçülük fikrinin etkisi altına girmeye başladı. Ziya Gökalp'in cenaze töreninin yapıldığı günün gecesi Türkçülük fikrine karşı öğrencilerle kavga ettiği ve daha sonrasında ise aralarında bir takım problemler geçen Arap asıllı Bağdatlı Mesut Süreyya Efendi adlı bir mülazım (teğmen)'a selam vermediği gerekçesi ile 4 Mart 1925 tarihinde 3. sınıf talebesiyken Askeri Tıbbiye'den çıkarılmıştır.


Bu olaydan sonra üç ay kadar Kabataş Erkek Lisesi'nde yardımcı öğretmenlik yapan Atsız, daha sonraları Deniz Yolları'nın Mahmut Şevket Paşa adlı vapurunda kâtip muavini olarak çalışmış ve bu vapurla İstanbul-Mersin arasında birkaç sefer yapmıştır.

NİHAL ATSIZ'IN ÖLÜMÜ

Atsız, 1975 yılının kasım ayının ortalarında hasta olduğundan şüphelenmiş, ancak yapılan muayene ve testler sonucunda bir hastalık bulunamamıştır. 10 Aralık 1975 Çarşamba gününün akşamı kalp krizi geçirmiş, gelen doktor enfarktüs olduğunu anlayamamıştır. Ertesi akşam Atsız yeni bir kriz geçirmiş, 11 Aralık 1975 Perşembe günü vefat etmiştir.

13 Aralık 1975 tarihinde Kurban Bayramı'nın ilk günü Kadıköy Osmanağa Câmii'nde Kılınan ikindi namazını müteakip Karacaahmet Mezarlığı'na defnedilmiştir.

Osman Ağa Camii'nde cenaze namazı kılındıktan sonra İmam'ın ''Merhumu nasıl bilirdiniz?'' sorusuna Fethi Gemuhluoğlu yüksek sesle: ''Bu musalla taşı, Atsız kadar gerçek bir er kişiyi az görmüştür, hoca efendi!'' demiştir

NİHAL ATSIZ'IN ESERLERİ

Türkçülüğün öncülerinden olan Nihal Atsız, Turancı çevreler tarafından aynı zamanda güçlü bir Türkolog olarak kabul edilir. Bu çevrelere göre Türk dilini, tarihini ve edebiyatını gayet iyi bilen Atsız, özellikle Türk tarihinin Göktürk kısmında uzmanlaşmıştı. Çok sevdiği bu devreyi Bozkurtların Ölümü ve Bozkurtlar Diriliyor adlı iki eser ile romanlaştırmıştır. Deli Kurt adlı romanı Osmanlı tarihinin ilk devrelerinin romanlaştırılmış şeklidir. Ruh Adam’daki Selim Pusat'ın şahsiyetinde Atsız'ı görürüz. Ruh Adam’ın devamı olarak Yalnız Adam’ı yazacağını söylüyordu.[kaynak belirtilmeli] Yine yazacağını bildirdiği bir eseri de Bozkurtlar serisinin 3. cildi idi.[kaynak belirtilmeli] Yayınlanmamış eserlerinin içerisinde II. Mahmut'tan Günümüze Kadar Osmanlı Hanedanı Tarihi adlı bir eseri de vardır . Nihâl Atsız'ın şiirleri Yolların Sonu adı ile kitap halinde basılmıştır.
43bdf40d5d00c8bcd2d9525264ec33ac--bir.jpg
 
Son düzenleme:
Geri
Üst