15.02.2020 Tarihte Bugün- 15 Şubat;

Emrah Burulday

Administrator
Yönetici
Katılım
3 Ağu 2019
Mesajlar
429
Tepkime puanı
141
Puanları
43
15.02.2020 Tarihte Bugün- 15 Şubat;
M.Ö. 399Socrates ölüm cezasına çarptırıldı.
1637III. Ferdinand Kutsal Roma imparatoru oldu.
1898İspanya-Amerika Savaşı: Bir Amerikan gemisi Havana (Küba) limanında infilak ederek battı: 260 dan fazla kişi öldü. Olaydan İspanya'yı sorumlu tutan ABD iki hafta sonra İspanya'ya savaş açtı.
1927İzmir'de Eski Eserler Müzesi açıldı.
1933Giuseppe Zangara isimli bir kişi Miami'de ABD başkanı Franklin D. Roosevelt'e suikast yapmak istedi ancak Chicago belediye başkanı Anton J. Cermak'ı yaraladı. Cermak aldığı yaraların etkisiyle 6 Mart 1933'te öldü.
1947Rodos ve Oniki Adalar Yunanistan'a verildi.
19491200 Musevi Türkiye'den Filistin'e göç etmek için başvurdu; göç edenlerin sayısı 10.000'i geçti.
1950SSCB ve Çin ortak savunma antlaşması imzaladı.
1961Belçika'da Sabena havayollarına ait bir yolcu uçağı düştü: 73 kişi öldü. Uçakta ABD buz pateni takımı da bulunuyordu.
1965Kanada'nın yeni bayrağı olarak, kırmızı beyaz yaprak tasarımı kabul edildi.
1970Dominik Cumhuriyeti'ne ait DC-9 tipi bir yolcu uçağı Santo Domingo'dan kalktıktan sonra denize düştü: 102 kişi öldü.
1971ABD'nin Ankara Balgat'taki tesislerinde görevli Çavuş James Finley kaçırıldı. Finley, 17,5 saat sonra serbest bırakıldı.
1977Ankara-İstanbul arasını 7 saat 13 dakikada alacak olan Mavi Tren deneme seferine başladı.
1979Türkiye Hür İşçi Sendikaları Konfederasyonu kuruldu.
1982Bir petrol çıkarma platformu, Newfoundland açıklarında fırtına nedeniyle battı, 84 kişi öldü.
1983Türkiye'de renkli televizyon yayını haftada 4 saate çıkarıldı.
1989Sovyetlerin Afganistan'da 9 yıl süren askeri varlığı, son Sovyet birliklerinin çekilmesiyle sona erdi. Savaşta 15 bin kadar Rus askerinin yanı sıra, yaklaşık 1 milyon Afganlı hayatını kaybetti, 5 milyon Afganlı ülkesinden göç etmek zorunda kaldı.
1995Hacker Kevin Mitnick ABD'nin bazı en güvenli bilgisayar sistemlerine izinsiz girmek suçundan FBI tarafından tutuklandı.
1996Kardak kayalıklarına düzenledikleri operasyonla adlarını duyuran SAT komandolarını taşıyan bir helikopter Ege Denizi'nde düştü, 5 asker öldü.
1999PKK lideri Abdullah Öcalan, Türk güvenlik güçleri tarafından Kenya'da yakalandı.
1999Ekşi sözlük kuruldu.
2002Uluslararası Güvenlik Destek Gücü'nde (ISAF) yer alacak Türk kuvvetinin ilk bölümü Kabil'de göreve başladı.
2005Video paylaşım sitesi YouTube kuruldu.
2009İstanbul Kadıköy meydanında birçok sol parti ve sendika işsizliğe,krize karşı yaklaşık 50000 kişinin katılımıyla bir eylem düzenledi.

Tarihte Bugün Doğanlar (15 Şubat);
1564Galileo Galilei, İtalyan bilim adamı (ö. 1642)
1738Jeremy Bentham, Pragmatizm'in kurucusu olarak kabul edilen İngiliz filozof ve hukukçu (ö. 1832)
1861Charles Edouard Guillaume, Fransız fizikçi ve Nobel Fizik Ödülü sahibi (ö. 1938)
1873Hans von Euler-Chelpin, Alman kimyacı ve Nobel Kimya Ödülü sahibi (ö. 1964)
1892Muhsin Ertuğrul, Türk tiyatro sanatçısı (ö. 1979)
1919Andreas Papandreou, Yunan politikacı (ö. 1996)
1940İsmail Cem İpekçi, Türk siyasetçi (ö. 2007)
1945Douglas Hofstadter, Amerikalı bilimadamı
1946Yves Cochet, Fransız yazar ve politikacı
1951Jane Seymour, İngiliz sinema oyuncusu
1952Sezai Aydın,tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu, seslendirme sanatçısı.
1954Matt Groening, Simpsonlar'ın yaratıcısı Amerikalı karikatürist
1974Buket Doran, Türk müzisyen, basist
1984Francesca Ferretti, İtalyan voleybolcu
1986Valeri Bojinov, Bulgar futbolcu

Tarihte Bugün Ölenler (15 Şubat);
1781Gotthold Ephraim Lessing, Alman yazar (d. 1729)
1905Lewis Wallace, Amerikan İç Savaşı Birlik kuvvetleri generali, devlet adamı ve yazar (d. 10 Nisan 1827)
1958Numan Menemencioğlu, Eski dışişleri bakanlarından
1965Nat King Cole, ABD'li müzisyen (d. 1919)
1988Richard Feynman, ABD'li fizikçi ve Nobel Fizik Ödülü sahibi (d. 1918)
1999Henry Way Kendall, ABD'li fizikçi ve Nobel Fizik Ödülü sahibi (d. 1926)
2001Orhan Asena, Oyun yazarı (d. 1922)
2002Sabih Şendil, Şair, yazar (d. 1926)
2011İsmail Gülgeç, Türk Karikatürist (d. 1947)

15 Şubat 1947 ON İKİ ADA Yunanistan'a bırakıldı


On iki Ada" ismi, Yunanca'dan tercüme edilmiş ve Batı dillerine de Zikir anmak, Allah'ı hatırlamak, her sözünde ve her işinde O’nun emirlerine uymak, yasakladıklarından sakınmak. (Bkz. Tasavvuf) Anma, anımsama, ezberleme, hatırlama. Söylenmesi tavsiye edilen hamd, sena ve dua için kullanılan sözler. Bazı alimler zikri, insana sevap kazandıran her türlü hareket olarak tarif etmişlerdir.

Yunanca'dan geçmiştir. Kelime, Yunanca "dodeca/oniki" ve "nesos/adalar" kelimelerinin birleşiminden oluşmuştur ve "Dodecanesos" şeklinde söylenmektedir. Batı dillerinde de aynı şekilde adlandırılmakta ve "Dodecannese" denilmektedir.

Türkiye’nin Ege kıyıları yakınında, Ege Denizinin güney-doğusundaki adaları topluluğu. Türkiye’ye iki kilometre mesâfedeki Sisam ile Rodos adaları arasında yay şeklinde dizilmiş olup, Sporatlar’ın güney bölümünü meydana getirirler. Yüzölçümleri toplamı; 1244 km2, nüfûsu takriben 200.000’dir. İdarî bakımdan Rodos’a, dolayısıyle de Yunanistan’a bağlıdırlar.

Oniki Ada, derinliği 200 m olan kara sahanlığı üzerindedir. Önceden batmış bir kara parçasının su üstündeki kalıntılarıdır. Tipik Akdeniz iklimi hüküm sürmekte olup yazları sıcak ve kurak, kışları da ılık ve yağışlıdır. Kayalık ve dağlık bir yapıya sâhip olduklarından tarıma pek müsâit değildirler. Rodos, Sisam ve İstanköy’de zeytin ve turunçgiller yetiştirilmektedir. Osmanlılar zamânında adaların iâşesi Batı Anadolu’dan sağlanırdı. Yunanistan’ın siyâsî sınırları içinde bulunmalarına ve özel alâka gösterilmesine rağmen coğrafî yer açısından ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalan bu adaların halkı İkinci Dünyâ Savaşı sırasında Türkiye’nin yardımları sâyesinde açlık felâketinden kurtulabilmiştir.

Anadolu’nun tabiî bir uzantısı sayılan Oniki Adanın bir kısmı Türk karasuları içinde kalmaktadır. Türkiye’ye “horoz ötüşü” mesâfesindedirler. Ege Adalarının da, karasuları olduğu kabul edilirse, bunların karasuları Türk karasuları ile karışmaktadır. Hal böyle olunca devletler umûmî hukûku kuralıyla çatışan durumlar ortaya çıkmaktadır. Oniki Adanın stratejik ehemmiyeti târihte olduğu gibi gelecekte de büyük önem arz edecektir.

Osmanlılarda ise; önceleri "Ege Adaları" denilmiş, sonra ise "Cezair-i Bahr-i Sefid (Akdeniz Adaları)" ve "Cezair-i isna aşer" denilmiştir. Daha sonra yönetim vilayeti olan Akdeniz Adaları, Sisam ve Sakız adası gibi Oniki Ada'nın dışında kalan adaları da içine almaktaydı.

Oniki Ada kelimesi, sadece on iki adet adayı hatırlatmasına rağmen; bu ad, güney Ege'de ada görünümündeki çok sayıda adalar grubunu işaret etmekte ve güney Ege kıyılarındaki irili ufaklı 20'den fazla adayı ifade etmektedir. Bunlara "Güney Sporat adaları", "Güney Sporatlar" denilmektedir. Ayrıca her adanın ismi vardır. Adaların isimlerinin çoğu Yunanca'dır.


Türkler bu adların bazılarını Türkçe'nin hançeresine uydurmuş, bazılarına ise Türkçe isimler vermişlerdir. Rodos ismi olduğu gibi kalmış; Kasos, Kaşot olmuş; Karpethos, Kerpe; Aliminya, Limoniye; Simi, Sömbeki; Tilos, İlyaki; Nisiros, İncirli; Mandraki, Yalı; Kos, İstanköy; Astropalya, Koçbaba; Kalimnos, Kilimli; Kharki, Herke olmuş; Patmos, Meis, Chalke, Lipos, Leros ise olduğu gibi söylenmiştir.

İngiltere'de yayımlanan Britannica Ansiklopedisi'nde şu ifade yer almaktadır:

"Oniki Ada ismi, Türklerin bu adaların idaresinde uygulamış oldukları özel bir sistemden gelmektedir."

Osmanlılar, adaların yönetiminde "12 üyeli mahalli meclis" sistemini uygulamışlardır. Dolayısıyla, "Oniki Ada" isminin bu sistemle ilgili olarak ortaya çıktığını söylemek, yanlış olmayacaktır.

Yunanca'daki (Dodecanesos) ifadesi, zamanla Batı dillerine geçmiş, yerleşmiş ve oradan da Türkçe'ye çevrilerek bizde de "Oniki Ada" olarak kullanılmaya başlanmıştır.

"Oniki Ada" denilen adalar grubunda, isminin çağrıştırdığı gibi 12 adet ada yoktur. Sadece büyük olanları sayarsanız 14 ada, büyüklü küçüklü hepsini sayarsanız 20'den fazla ada ve adacık vardır. Buradaki 12 sayısı adaların sayısı değil, "12 üyeli meclisle yönetilen adalar, 12'li adalar" anlamında olmalıdır.

Avrupa kaynaklarında ise, söz konusu adalar grubu için "Güney Sporatlar Adaları" veya "Güney Sporatlar" ifadeleri kullanılmıştır.

Ada sayısı da 12'yi çok geçtiğinden "Oniki Ada" (Dodecanesos) isminin bilimsel bir değer taşımadığı ortadadır.

"Oniki Ada" tabiri, Yunanlılar tarafından, Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı, tarafından, Balkan Savaşı öncesinde, adaların İtalyanlar tarafından işgalinden sonra kullanılmıştır.

İstanbul'da basılan "Lozan-II" adlı kitabın 376. sayfasında, "Oniki Ada" isminin bu adalara 730 yılında Bizans idarecileri tarafından konulduğu belirtilmektedir. Ancak bu pek kabul edilebilir değildir. Çünkü, "Oniki Ada" ifadesi, 1800'lü yıllardan sonraki yazılı metin ve anlaşmalarda görülmeye başlanmıştır.

"Oniki Ada" kelimesinin bilimsel bir değer taşımadığını belirten Prof. Dr. Talip Yücel ise, Ege denizinin güneyinde yer alan bu adaları, Büyük Menderes ile Fethiye'nin doğusunda bulunan Kocaçay ve Denizli'nin Tavas ilçesi arasındaki sahayı kaplayan Menteşe bölgesinin bir devamı olarak görmüş ve konuyla ilgili kitabına "Menteşe adaları" adını vermiştir. Bu durumda Meis adası kelimenin kapsamı dışında kalmaktadır. Prof. Dr. Talip Yücel, bu noksanlığı gidermek için, ifadeyi, "Menteşe adaları ve Meis" şeklinde kullanmaktadır. Yücel'in kullanımı, hem pratik pratik değildir; hem de çağrışımı zayıftır. Ayrıca Meis adası, Menteşe bölgesi yerine Karamanoğulları'na ait bir bölgenin devamıdır.

"Oniki Ada" ismi, gerek Türkçe söylenişi, gerekse "Dodecannese" olarak Batı dillerinde kullanılması dolayısıyla, sözü edilen adaları çağrıştırmaktadır. Dolayısıyla, adaları ifade ederken "Oniki Ada" kelimesinin kullanılmasında bir sakınca yoktur.Oniki Adalar Tarihi Antik Çağda Yunan dünyasının bir parçası olan adalardan özellikle Rodos ve Kos (İstanköy)köklü tarihleriyle öne çıkarlar.Helenistik dönemde ve Roma döneminde siyasal ya da coğrafi bir birim oluşturmayan adalar ,Bizans yönetimi altında Kyklad Adalarını'da içine alan Dhodhekanisos Theması olarak düzenlendi.Bunu izleyen Osmanlı yönetimi sırasında , Rodos ve Kos dışındaki adalara belirli ayrıcalıklar tanındı.Başlangıçta yönetim açısından Midilli sancakbeyliği içinde içinde yer alan adalar daha sonra Kaptanpaşa Eyaleti'ne ,1867'de de Cezair-i Bahr-i Sefid Eyaletine bağlandı.Bu düzenleme,İtalyan kuvvetlerinin İstanbul, Marmara Bölgesi'nde il ve Türkiye'nin en büyük kenti. Yüzölçümü 5.712 km2 olan İstanbul ili doğuda Kocaeli, güneyde Bursa ve Marmara Denizi, batıda Tekirdağ, kuzeyde de Karadeniz'le çevrilidir. Marmara Denizindeki Adalar yönetsel bakımdan İstanbul'a bağlı ilçedir. Kuzey-güney doğrultusunda uzanarak Karadeniz ile Marmara'yı birleştiren İstanbul Boğazı, hem il topraklarını, hem de şehri Asya yakası ve Avrupa yakası olmak üzere ikiye böler.

Trablusgarp Savaşı sırasında adaların büyük bölümünü ele geçirmesine (Mayıs 1912) değin sürdü.Aynı dönemde İkaria Yunan kuvvetlerinin eline geçerken,Meis Osmanlıların elinde kaldı.

Trablusgarp Savaşı, 1911-12 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu ve İtalya Krallığı arasında geçen bir savaştır. Bazı (özellikle yabancı) kaynaklarda "1911-12 Türk-İtalyan Savaşı" olarak da geçer. Adı, "Trablusgarp Savaşı" olmasına rağmen çarpışmalar, Trablusgarp'ın (bugünkü Libya) dışında, , Adriyatik Denizi, Ege Adaları, Çanakkale Boğazı ve Kızıldeniz gibi çeşitli bölgelerde de sürmüştür.

1. Dünya Savaşı sonrasında Sevres Antlaşmasıyla Oniki Ada ve Meis İtalya'ya bırakıldı.Birinci Dünya Savaşı, 1914 yılında Avrupa'da başlamış, ancak dünyanın dört bir yanındaki ülkelerin katılması ve diğer kıtalardaki sömürgelere de yayılması nedeniyle "dünya savaşı" olarak adlandırılmıştır. 1914'te başlayan savaş 1918 yılında sona ermiştir. 30 Ekim 1918'de Osmanlı Devleti Mondros Mütarekesi'ni imzalayarak savaştan çekildi.

Lozan Antlaşması'nda da Oniki Ada'nın İtalyan yönetiminde kalması onaylandı. (Lozan Antlaşması, 1923 Türk Kurtuluş Savaşı sonunda, yeni Türk devleti ve diğer imzacı ülkeler arasında yapılan barış antlaşması. Bu anlaşma ile Türkiye tam bağımsızlığını bütün dünyaya kabul ettirmiş oldu. Bugünkü sınırları ile dış ilişkilerinin bir kısmı da Lozan Barış Antlaşmasına göre saptandı. 20 Kasım 1922'de başlayan ve çok çetin geçen görüşmeler, aradaki bir kesilme döneminden sonra, 24 Temmuz 1923'de sonuçlanarak bu tarihte Antlaşma imzalanmıştır.)

2.Dünya Savaşında İtalya'nın 1943'te teslim olmasından sonra İngilizlerin adaları alma girişimi başarısızlığa uğradı. Denetimi ele geçiren Alman birlikleri ancak Mayıs 1945'te adalardan çıkarılabildi. Adalar Paris Antlaşmasıyla ,1947'de resmen Yunanistan'ın yönetimine geçti. Oniki Ada şunlardır:1. Batnos (Patmos): Sisam’ın güneyinde ve Leros Adasının kuzey batısındadır. Anidro, Arkoı, Gaydaro, Kaproni, Strongilo, Maroti, Lunga, Gilyomodi, Grilusa ve Petrokaravi adacıkları buna bağlıdır.

2. Lipsos (Lipsoı): Batnos’un doğusundadır. Lodos tarafında Skorno denilen tabiî bir limanı vardır. Arefuza, Kalepodi, Kalavropa, Kulura veFranko adacıkları buna bağlıdır.

3. Kerupe (Karpatos): Rodos’un güney-batısında olup, uzun ve dağlıktır. Kaşot ve Kerpe, Preveze Deniz Savaşından önce Barbaros tarafından fethedilmiştir. İstanköy’e 30 km mesâfededir. Bağcılık yapılmakta ve turunçgil yetiştirilmektedir. Sarya, Skastro, Stakida, Sofrana, Karavi, Avga, Üniye ve Kamila adacıkları buna bağlıdır.

4. İstanköy (Kos): Eskiden Türk deniz üssüydü. Limanı batı rüzgârlarına kapalıdır.

5. Kaşot (Kasos): Kerupe Adasının güney-batısındadır. Yüzölçümü 100 km2 kadardır. Kuzeyindeki tabiî limanı, üç küçük adayı kuzey rüzgârlarına karşı korumaktadır. Armatio, Makra ve Platio adacıkları buna bağlıdır.

6. İstanbali Stampalea: İstanköy’ün doğusunda olup, Adelfi, Karvi, Grossa, Sinenda, Fokinisya, Ova, Ofridusa, Pondikosa, Sisina, Treskoli, Sirina, Mezzo ve Placida adacıkları buna bağlıdır.

7. Hereke (Kalkiya): Rodos’un batısındadır. Sen Teodara veTraguza adacıkları buna bağlıdır.

8. Sömbeki (Simos): Datça’nın güneyinde, Rodos’a 33 km, Türkiye’ye de 5 km mesâfededir. Yüzölçümü 61 kilometrekaredir. Eskiden bu adada yapılan gemilere Sömbey denilirdi. Söm Bey, adada tersâneyi kuran eski bir Türk denizcisidir. Arazisi dağlık olup, taraça hâline getirilmiş yamaçlarında bir miktar zirâat yapılmaktadır. Nimo, Sesoli, Kamoka, Diovata, Sesli ve Trombeto adacıkları buna bağlıdır.

9. Leryos (Leros): Batnos’un güney-doğusunda, Kilimli’nin de kuzeyindedir. Arkangelo, Farmako, Levita, Pega, Sandormenik, Farado, Strongilo, Triptio, Leriko ve Kinaros adacıkları buna bağlıdır.

10. Kilimli (Kalimnos): İstanköy’ün kuzeyinde olup, 109 kilometrekaredir. Kalovro, Kalolino, Kaprari, Psarimo, Nera, Sandomenika, Tolendo, Sopra ve Sari Galbioni adacıkları buna bağlıdır.

11. İncirliada (Nisiros): İstanköy’ün güneyinde volkanik bir ada olup, kaplıcaları vardır. Yüzölçümü 40 kilometrekaredir. Tek yerleşim yeri Mandrake’dir. Türkiye’ye uzaklığı 17 kilometredir. Kandelyuza, Yalı, Priguza ve Rakkiyya adacıkları buna bağlıdır.

12. Tilos (Tilostos): Datça Yarımadasının güneyinde Rodos’a 32 km mesâfededir. Yüzölçümü 63 kilometrekaredir. Eskino ve Antitilo adacıkları da buna bağlıdır.

KAYNAK:
Taşkıran, Dr. Cemallettin-; Oniki Ada'nın Dünü ve Bugünü, Gnkur. ATASE Yayını, Gnkur. Basımevi, Ankara 1996, s. 3-4. turk-yunan.gen.tr
Rehber Ansiklopedisi


1581747360309.png
Sokrates (Yunanca: Σωκράτης, Yunanca Telaffuzu: Sokratis; MÖ 469; Atina - MÖ 399, Atina), Antik Yunan filozofudur. Heykeltıraş Sophroniskos'un ve ebe Fenarete'nin oğludur. Yunan Felsefesinin kurucularındandır.

Özel yaşamına ilişkin fazla bir şey bilinmemekle beraber Sokrates, Platon ve Ksenophon’a kadar uzanan bir geleneğe göre kendisine üç çocuk veren Ksanthippi ile evlidir. Platon ve Ksenophon’un çizdiği portreye göre basık burunlu, patlak gözlü, sarkık dudaklı ve göbeklidir. Alçakgönüllü, alışkanlıkları ve felsefeden başka bir uğraşı olmadığı bilinen Sokrates, başta öğrencisi Platon olmak üzere Yunan gençleri üzerinde giderek kendisini taklit etmeye varan derecede yükselen bir etki yaratır. Onun gibi yalın ayak yürürler. Hatta bu grup özentisini alaya almak için Aristophanes Kuşlar adlı komedyasında bir terim icat eder. Bu terim Esokraton’dur. Uzun saçlı olurlar, açlık çekerler, Sokrateslik taslayanlardır. Ahlak felsefesinin kurucusu olarak kabul edilen Sokrates’in yaşamının en belirgin olaylarından biri MÖ 399 yılında hakkında açılan davadır. Platon'un Sokrates'in Savunması adlı eserinde anlattığı kadarıyla Sokrates, şehrin tanrılarına inanmamak onların yerine başka tanrılar koymak ve böylece gençliği zehirlemekle suçlanır. Sokrates bu suçlamalar sonucunda ölüme mahkûm edilir. Sokrates, yazılı bir kaynak bırakmamıştır. Yaşamı ve düşünceleri ile ilgili bilgiler Aristophanes gibi çağdaş yazarlar, Platon ve Ksenophon gibi ardıllarının yazdıkları ve Sokrates’in ölümünden on beş yıl sonra dünyaya gelen Aristoteles’in dolaylı anlatımlarıyla günümüze ulaşmıştır.


Sokrates'te Felsefi başlangıç
Sokrates'in felsefi yaşamına başlangıçlık eden olay Delphoi Tapınağı ziyaretidir.

Sokrates felsefesinin ana temalarını ele alan başlıca kaynak Sokrates'in Savunması adlı diyalogdur. Bu diyalog Sokrates hakkında açılan dava sonrasında Platon tarafından kaleme alınan bir felsefi başkaldırıdır. Bu eser, Sokrates'in felsefi yaklaşımı uyarınca sürdürdüğü yaşamını sergiler. Sokrates yaşam tarzını ve yaşam tarzı nedeniyle sahip olduğu güçlü düşmanlıkları sergilemek amacıyla dostu Khairephon’un Delphoi Tapınağı kahini Pythies’e kendisi ile ilgili ziyaretini aktarmayı gerek görür. Khairephon, kahine Sokrates’ten daha bilge birisinin bulunup bulunmadığını sorduğunda kahin, ondan daha bilge birisinin bulunmadığını söyler. Bu bilgiyi alan Sokrates önce şüpheye düşer, çünkü hiçbir şey bilmediğinin farkındadır. Ama tanrı yalan söylemeyeceği için kahinin sözlerinin doğruluğundan şüphe etmemek durumundadır. Böylece söz konusu kehanetin, çözülmesi gereken bir bilmece olduğunu düşünerek araştırmaya koyulur. Önce adı bilgeye çıkan politikacıya, sonra ozanlara, daha sonra da sahip oldukları Sophia ile ünlü olan ustaların ve zanaatkarların yanına gider. Onlara sorduğu sorularla, onların bilge olmadıklarını kavrar. Sokrates bunların cehaletin pençesinde kıvrandıklarını fark eder. Bu kişiler, hem bilmedikleri şeyleri bildiklerini sanmaktadırlar hem de neleri bilmediklerinin farkında değillerdir. Oysa cehaletten daha büyük bir kötülük yoktur. Sokrates bu kişilerden farklı olarak, bilmediğini bilir; tam da bu noktada o kişilerden daha bilge olmaktadır. Yani Sokrates kendi cehaletinin farkında olmak gibi insani bilgeliğe sahiptir. Yani Sokrates kendini bilmekte ve kendini tanımaktadır.

Sokrates, kahinin söylediği sözlerin gerçek anlamını bulmak için uyguladığı sorgulama sonunda Pythies'in ne demek istediğini anlamıştır. Onların arasında en bilge olduğu doğru bir yargıdır. Çünkü kendisi hiçbir şey bilmediğinin farkındadır. Sokrates böylece –bilmediğini bildiğini sanan- insanlarla, gerçek bilginin tek sahibi olan tanrılar arasında aracı durumundadır. Bu konum aslında Platon'un Lysis ve Şölen adlı eserlerinde belirttiği gibi, filozofun konumudur; zaten filozof kelimesi de Yunanca philei ve sophia kelimelerinin yan yana gelmesi ile oluşturmuştur. Bu kelime başta "bilgi ve bilgelik dostu" sonra ise "bilgiye can veren, onu sorgulayan" anlamına gelmektedir. Bunun ön koşulu da bilgisizliğin bilincinde olmaktır.

Sokrates’in kendini tanı ilkesinin başlıca sebebi; her kişinin yaratılıştan iyi olduğu görüşünden gelir.Sokrates'in ahlakçı akılcılığı buna denk gelmektedir.

Sokrates’in diyalektik uslamlama yöntemi
Bu linki görmek için izniniz yok Giriş yap veya üye ol.
anlatısı, genellikle Sokrates’in, bilgelikleriyle ünlenenlere yöneltip onları bunalttığı soruları akla getirir. Bu tür yaklaşımlar "çürütme" (elenchos) denen belli bir kalıp içerisinde sergilenirler. Bu yöntem felsefe tarihinin ilk yöntemi olması bakımından son derece önemlidir. Eski Yunanca’da "sınamadan geçirmek" ya da "çürütme" anlamına gelen elenchos yöntemi, doğruluğundan şüphe duyulmayan bir sava karşı yöneltilen çeşitli sorularla, yapılan açıklamalarla, savın kapsamının olabildiğince genişletilmesiyle, en sonunda savın kendi içine taşıdığı çelişki ve tutarsızlıkların kanıtlanmasıyla doğruluk savlarının çürütülmesinin amaçlandığı düşünsel diyalektik bir süreçten oluşmaktadır. Sokrates tarzı bu çürütme şu aşamalardan oluşur;

  1. Yanıtlayan, çürütmenin amacını oluşturacak p önermesini savunur;
  2. Sokrates akıl yürütmenin ürünü q ve r önermeleri üzerinde yanıtlayanla tartışmasız hemfikir olur;
  3. Sokrates’i yanıtlayana q ve r önermelerinden ancak karşıt –p önermesine ulaşacağını kanıtlar ;
  4. Sokrates bu noktada p’nin yanlış, karşıt p’nin doğru olduğunun gösterildiğini ileri sürer.
Sokrates’e göre çürütme uygulaması o denli önemlidir ki Savunma da bunun felsefeyle aynı şey olduğunu savunur. Filozofça yaşamanın insanın kendisini ve başkasını sürekli sınamak olduğunu açıklar (28e, 29c-d). Bu anlamda Sokrates’in diyalektik uslamlama yönteminin amacı insanların iyiye, güzele, erdeme yönelik sürekli bir felsefe arayışı içinde olmalarının sağlanmasıdır. Diyalektik yöntemde yanıt arayan hemen bütün sorular, "Güzel nedir?", "Bilgi nedir?", "Zaman nedir?" gibi ne?-lik bildiren bir şeyin özünü ya da doğasını bilmeye yönelik ana soru yapısından türerler. Sokrates karşılıklı konuşmalardan yola çıkarak yüzeysel bilginin, bir kavramı tanımlatmayı, tanıtlatmayı amaçlayan sorularla diyalogu istenen doğrultuda yönlendirir. Bu karşılıklı konuşmalarda konuşmacıların söylediklerinde bulunan tutarsızlıklar ve çelişkiler ortaya çıkarılarak yüzeysel bilginin, en önemlisi de doğru diye bilinen sanıların bırakılmasını sağlamış olacaktır.

Diyalektik yönteminin en belirgin örnekleri Kriton ile Lysis diyaloglarıdır. Sokrates’in uyguladığı biçimiyle bu yöntem bilginin bulunmaktan çok hep aranması gereken bir şey olarak görüldüğünün başlıca kanıtıdır.

Bu linki görmek için izniniz yok Giriş yap veya üye ol.

New York Metropolitan Sanat Müzesi'nde yer alan, Jacques-Louis David'in Sokrates'in Ölümü adlı yapıtı (1787). Platon'un anlatılarına göre Sokrates, Baldıran zehiri içirilerek idam edilmiştir.
Sokrates öldükten sonra "Sokratik Diyaloglar" edebiyatı ortaya çıkmıştır. Diyaloglar arasında ilk sırayı Platon’un yazdığı diyaloglar alır. Sokrates'in Savunması, Kriton, Phaidon, Şölen (Symposion), Theaitetos, Timaeos, Lakhes, Euthyphron adlı diyaloglarında Sokrates’in portresini sergilermiş. İkinci sırada ise Ksenophon Apomnemoneumata adlı yapıtı yer alır.

Sokrates’ in kişiliği üzerine birbirine karşıt görüşler ortaya atılmıştır. Platon’a göre dengeli bir kişi olan Sokrates çağdaşı Spintharos’a göre sert mizaçlı nefsine hakim birisidir. Fakat Sokrates’e karşı bir saldırı da vardır: Aristophanes'in MÖ 423 yılında sergilediği Bulutlar adlı komedyasında Sokrates, sözcüklerle oynayan, öğretileri ile ahlakı ve devleti baltalayan gençleri babalarıyla, devletin otoritesini sorgulamaya yönelten bir sofist olarak canlandırılarak eleştirilmiştir.

Ayrıca Sokrates ile ilgili diyaloglarda Sokrates’in içindeki tanrısal sesten (daimon) bahsedilir. Bu güç ona ne gibi davranışlardan kaçınması gerektiği konusunda ilham vermektedir.

Sokrates’i Kant, "aklın ideali", Hegel, "bir insanlık kahramanı, felsefesini yazmayan ama yaşayan gerçek bir filozof" olarak tanımlar. Nietzsche ise tersine, onu, ölüm korkusu nedir bilmeyen, yaşayan biri olarak değil de salt akıl olarak ölen ve hayatın içgüdüsünden tamamıyla kopmuş bir "canavar" olarak tasvir eder.

Sokrates'e ait yazılı bir eser günümüze ulaşmamıştır. Bu nedenle tüm öğretimini sözel olarak yaptığı yargısına varılmaktadır. Sokrates hakkındaki bilgiler başkalarının aracılığı ile günümüze kadar gelmiştir. Bugün fiilen sahip olduğumuz eserleri yazmış olan başlıca filozof Platon’dur. Platon, Sokrates’in öğrencisidir. Sokrates’e ilişkin bilgilerin büyük çoğunluğu Platon’un yazılarından elde edilmektedir. Platon Sokrates’in anısını canlı tutmak için onu ve onun öğretilerini anlatan yazılar yazmıştır.

Sokrates’in ruhunu yaşatmak, Platon için, Sokrates’in yaptığı tarzda felsefe yapmak anlamına gelmektedir. Platon, Sokrates öldüğünde otuz bir yaşındadır. Sokrates öldükten sonra MÖ 4. yüzyılın ilk yarısında Atina’nın ünlü okulu olan ve bugünkü modern üniversitenin ilk örneği sayılabilecek Akademia Okulu’nu kurmuştur ve eserlerini orada yazmıştır.

Sokratesçi okullar
Yunan felsefesinin en büyük filozofu Sokrates’in ölümünün ardından onun anısını canlı tutmak için eserler kaleme alındığı gibi bazı okullar da kurulmuştur. Bu kuruluşların hepsi Sokrates’in düşünsel anlamda gerçek izleyicileri olma savıyla kurulmuştur. Bu okullar arasında "Megara okulu", "Kinikler okulu", "Kirene okulu", "Elis-Eteria okulu" sayılabilir. Bu okullar, Sokrates’in, gerek kişilik özelliklerinden, gerekse düşüncelerinden çok derin biçimde etkilenmişlerdir.

MÖ 4. yüzyılın başlarında Sokrates’in ilk öğrencilerinden
Bu linki görmek için izniniz yok Giriş yap veya üye ol.
Eukleides, Megara Okulu’nu kurmuştur. Bu okul felsefedeki yerini daha çok Aristoteles eleştirileri ve mantık alanında yaptığı katkılarla belirlemiştir. Atina'lı Antisthenes ve Sinop'lu Diogenes’in öncülüğünü ettiği bir diğer Sokratesçi kuruluş ise Kinik Okulu’dur. Bu okul bireyin erdem ile mutluluğa ulaşabilmesi için kendi kendiyle yetinip, tüm yapay gereksinimlerinden sıyrılması gerektiğini savunur. Aristippos tarafından kurulan Kirene Okulu ise Kinik Okulu ile taban tabana zıt düşünceleri savunur. Sokrates’in sürekli sözünü ettiği erdem üstüne kurulu mutluluğun, tat almada, bütün haz yaşantısında olduğu düşünülmektedir. Kirene Okulu’nun savunduğu bu temel görüş "haz" anlamına gelen Yunanca’daki "hedone" sözcüğünden türeyerek "hazcılık" (hedonizm) diye anılan felsefe öğretisinin de ilk örneğidir. Elis-Eretria Okulu ise Sokrates’in ölümünün hemen ardından öğrencisi Elisli
Bu linki görmek için izniniz yok Giriş yap veya üye ol.
tarafından kurulmuştur. Sokrates’in izinden giden tüm okullar gibi bu okul da ahlak felsefesini baş köşeye yerleştirmiştir. Bu felsefe okulu aynı zamanda Sokrates’in soylu yaşamını, bu yaşamdan alınacak dersleri ve insan yaşamında felsefenin yerini vurgulamak üzere kurulmuştur.
 
Geri
Üst