24.08.2020 Tarihte Bugün- 24 Ağustos;

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan Akif Er
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

Akif Er

Aktif Üye
Yönetici
Vip Üye
Katılım
8 Kas 2019
Mesajlar
311
Tepkime puanı
79
Puanları
28
24.08.2020 Tarihte Bugün- 24 Ağustos;

79Vezüv yanardağı püskürdü; Pompeii, Herculaneum, ve Stabiae şehirleri vokanik küller altında kaldı.
1349Mainz'da 6000 yahudi, veba'dan sorumlu tutularak öldürüldü.
1516Mercidabık Savaşı: I. Selim'in ordusu Memlük ordusunu yendi.
1572Fransa'da katolikler, Kral IX. Charles'ın emriyle, silahsız ve savunmasız protestanlara saldırarak onbinlercesini öldürdüler. Olaylar Paris civarında başladı, daha sonra diğer şehirlere de sıçradı. Bu katliam, sonradan St. Bartholomew Günü Katliamı olarak adlandırılacaktı.
1814İngiliz birlikleri Washington, D.C.'yi işgal etti, White House ve pek çok başka binayı ateşe verdi.
1851Palmer ve Goldschmid şirketleriyle sözleşme imzalayan Osmanlı Hükümeti, borç para aldı.
1858Richmond-Virginia'da 90 zenci, eğitim almak suçuyla tutuklandı.
1875Matthew Webb, Manş Denizi'ni yüzerek geçen ilk kişi oldu.
1891Thomas Edison, hareketli çekim yapan kameranın patentini aldı.
1909Panama Kanalı'nın ilk betonları dökülmeye başlandı.
1912Alaska, ABD topraklarına dahil oldu.
1919Şarki Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kuruldu.
1920Kurtuluş Savaşı sırasında 2. Milli Aşireti Ayaklanması çıktı.
1929Türkiye ve İran dostluk antlaşması imzaladı.
1931Fransa ve SSCB saldırmazlık antlaşması imzaladı.
1932Amelia Earhart, ABD'yi baştan başa ve durmaksızın (Los Angeles'tan Newark'a) uçan ilk kadın oldu.
1936Üçüncü Türk Dil Kurultayı Dolmabahçe Sarayı'nda toplandı.
1938Murgul Bakır İşletmesi, Etibank tarafından satın alındı.
1939Nazi-Sovyet Paktı: Adolf Hitler ve Josef Stalin arasında imzalandı.
1949Kuzey Atlantik Paktı Antlaşması (NATO) yürürlüğe girdi.
1954Brezilya devlet başkanı Getúlio Dornelles Vargas intihar etti.
1958Bursa Kapalı Çarşı Yangını
1960Vostok'ta (Antarktika) rekor sıcaklık: -88 °C
1961İstanbul Petrol Rafinerisi A.Ş. (İPRAŞ) törenle üretime başladı. Şirketin %51 hissesinin Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'na (TPAO), %49'unun ise ABD Şirketi Caltex'e ait olduğu açıklandı.
1963200-metre serbest stil yüzmede rekor: Don Schollander (1:58).
1968Fransa ilk hidrojen bombasını kullandı.
1969Türk-İş tarafından Ankara'da düzenlenen ve 50 bin işçinin katıldığı gösteride, hükümet ve parlamento protesto edildi.
1981Mark David Chapman, John Lennon'u öldürmek suçundan 20 yıl hapse mahkûm oldu.
1989Voyager 2, Neptün gezegeninin yanından geçti.
1991Mikhail Gorbachev, SSCB Komünist Parti başkanlığından istifa etti. Aynı gün, Estonya, Letonya ve Ukrayna bağımsızlığını ilan etti. SSCB'nin dağılma süreci başladı.
1992Çin ve Güney Kore arasında diplomatik ilişkiler başladı.
1993Keşmir'de Müslümanlar ile Hindular arasında çıkan çatışmada 20 Müslüman öldü.
1995Windows 95 işletim sistemi Microsoft tarafından dünyaya tanıtıldı.
2006Uluslararası Astronomi Birliği (IAU), Plüton'un "cüce gezegen" olduğuna karar verdi.

Tarihte Bugün Doğanlar (24 Ağustos);
1759William Wilberforce, İngiliz hayırsever, politikacı (ö. 1833)
1772I. William, Hollanda kralı (ö. 1840)
1817Aleksey Konstantinoviç Tolstoy, Rus yazar (ö. 1875)
1824Antonio Stoppani, (İtalyan Jeolog, Paleoantolog ve öncü popüler bilim yazarı, (ö. 1891)
1837Théodore Dubois, Fransız besteci ö. 1924)
1899Jorge Luis Borges, Arjantinli yazar (ö. 1986)
1899Albert Claude, Belçikalı biyolog, Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü sahibi (ö. 1983)
1902Carlo Gambino, Sicilyalı mafya lideri (ö. 1976)
1902Fernand Braudel, Fransız tarihçi (ö. 1985)
1916Léo Ferré, Fransız besteci (ö. 1993)
1922Howard Zinn, ABD'li tarihçi
1929Yaser Arafat, Filistinli devlet adamı (ö. 2004)
1947Paulo Coelho, Brezilyalı yazar
1960Takashi Miike, Japon film yapımcısı
1968Andreas Kisser, Brezilyalı gitarist (Sepultura)
1970Tugay Kerimoğlu, Türk futbolcu
1973Carmine Giovinazzo, ABD'li oyuncu
1977Denílson, Brezilyalı futbolcu
1978Kobe Bryant, ABD'li basketbolcu
1981Chad Michael Murray, ABD'li oyuncu
1984Vitali Rahimov, Azeri güreşçi
1988Rupert Grint, İngiliz oyuncu

Tarihte Bugün Ölenler (24 Ağustos);
79Gaius Plinius Secundus, Romalı yazar, filozof (d. 23)
1042V. Michael, Bizans imparatoru (d. 1015)
1103III. Magnus Norveç kralı (d. 1073)
1540Girolamo Francesco Maria Mazzola, İtalyan ressam (d. 1503)
1759Ewald Christian von Kleist, Alman şair (d. 1715)
1832Nicolas Léonard Sadi Carnot, Fransız matematikçi (d. 1796)
1888Rudolf Clausius, Alman fizikçi (d. 1822)
1921Nikolay Gumilyov, Rus şair (d. 1886)
1943Simone Weil, Fransız yazar, filozof (d. 1909)
1954Getúlio Vargas, Brezilya devlet başkanı (d. 1882)
1956Kenji Mizoguchi, Japon yönetmen (d. 1898)
1990Sergei Dovlatov, Rus yazar (d. 1941)
1995Alfred Eisenstaedt, Alman asıllı ABD'li fotoğraf sanatçısı (d. 1898)
2006Cristian Nemescu, Romanyalı yönetmen (d.1979)
2011Seyhan Erözçelik, Türk şair (d. 1962)

1598259070747.png
Mercidabık Savaşı, Suriye ve Mısır’ın Osmanlılar’ın eline geçmesiyle sonuçlanacak bir dizi savaşın ilki ve en önemlisi olan bu meydan muharebesi, Hz. Dâvûd’un makamının bulunduğuna inanılan Dâbık sahrasında cereyan etmiştir. Burası Halep’in yaklaşık 38 km. kuzeyinde Antakya’dan Menbic’e giden yol üzerinde, Kuveyk ırmağı kenarındaki Dâbık adlı yerleşme biriminin yakınında yer alır. Merc Arapça’da “otlak, çayırlık, düz yer” anlamına gelmekte olup “Dâbık sahrası, Dâbık çayırlığı” karşılığında buraya Merc-i Dâbık denmiştir. Bazı hadislerde Rumlar’ın buraya kadar gelmesiyle kıyamet alâmetlerinin belireceği şeklinde atıf yapılan Dâbık’ın tarihi oldukça eskiye gider. Bölgenin Asurîler tarafından Dabigu diye adlandırıldığı belirtilir. Emevîler (Mervânîler) ve Abbâsîler döneminde Bizans’a karşı yapılan akınlarda askerî bir üs haline gelen Dâbık, Arap kaynaklarına göre Halife Süleyman b. Abdülmelik’in Bizans’a yönelik seferi sırasında Suriye ordularının ana karargâhı olmuştur. Halife de bir süre Dâbık’ta bulunmuş ve 99’da (717) yine burada vefat etmiştir. Hârûnürreşîd’in aynı sahrada karargâh kurduğu, Mirdâsîler’den Mahmud’un 457 Recebinde (Haziran 1065) amcası Atıyye’yi burada mağlûp edip Halep’e girdiği, 491’de (1098) Franklar Antakya’yı ele geçirdiklerinde Musul hâkimi olan Kürboğa’nın onlara karşı yine bu mevkide ordu topladığı bilinmektedir. Memlükler devrinde Anadolu’ya yapılan askerî harekâtlarda ana üs olma özelliğini koruyan Mercidâbık asıl şöhretini Osmanlılar ile Memlükler arasında meydana gelen savaşla kazanmıştır. Osmanlı hâkimiyeti sırasında Dâbık’ın küçük bir yerleşme yeri olduğu, 926’da (1520) Azâz nahiyesine bağlı olup on dokuz hâne nüfusu bulunduğu, bu nüfusun 932’de (1526) otuz iki hâneye çıktığı anlaşılmaktadır.

Çaldıran Savaşı ile doğudaki en önemli rakibini sindiren Yavuz Sultan Selim’in Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya hâkim olmak için giriştiği faaliyetler, aynı bölgede önemli bazı şehirleri elinde bulunduran Memlük Sultanı Kansu Gavri’yi endişelendirmeye başlamıştı. İki devlet arasında II. Bayezid döneminde (1481-1512) Çukurova bölgesinde baş gösteren çatışmaların yol açtığı gerginliğin, Dulkadıroğulları meselesinin ve Hicaz bölgesine yönelik Osmanlı siyasetinin er geç yeni bir çekişmenin kaynağı olacağı her iki tarafça da bekleniyordu. Osmanlılar, görünüşte Safevî etkisini yok etmek için Doğu Anadolu’da hızlı bir harekât sürdürürken bir yandan da gelişmeleri yakından izleyen Memlükler’in tepkisini anlamaya çalışıyorlardı. Memlükler ise Şah İsmâil’e karşı Osmanlılar’ın kazandığı başarının ardından bölgede oluşan boşluğu doldurmaya ve yeni duruma uyum sağlamaya çabalıyor, sınır boylarındaki askerî harekâtı dikkatle takip ediyorlardı. Yavuz Sultan Selim, Anadolu’ya tam hâkim olmanın yolunu Memlük etkisini ortadan kaldırmakta görüyordu. Daha da ileri giderek Suriye ve Mısır’ın ele geçirilmesinin kendisini İslâm dünyasında tek bir lider haline getireceğini, bunun da tarihî ticaret yollarında tam bir denetim kurma yolunu açacağını, mukaddes yerler üzerinde nüfuz tesis ederek İslâm dünyasının güçlü bir koruyucusu sıfatını kazanacağını hesaplıyordu. Öte yandan mukaddes yerlere karşı oldukça ciddi boyutlara ulaşan Portekiz tehdidi karşısında zorlanan Memlükler’in yerini almakla, bu hıristiyan tehdidine daha kuvvetli bir karşılıkta bulunarak Haremeyn’i koruma ve kollama misyonunu üstlenmeyi de planlamıştı.

Memlük Sultanı Kansu Gavri, Yavuz Sultan Selim’in siyasî teşebbüslerinin farkına varmış, sınırlarında cereyan eden mücadeleye sessiz kalmayarak bir taraftan Şah İsmâil ile irtibat kurduğu gibi bir taraftan da bizzat kendi kuvvetleriyle Şam bölgesine hareket etme hazırlıklarına başlamıştı. Şah İsmâil’in elçisini kabul etmesi ve onlarla irtibat kurması, Yavuz Sultan Selim’e öteden beri planladığı sefer için önemli bir fırsat ve bahane sağladı. Dönemin Osmanlı kaynakları, Osmanlı padişahının başlangıçta doğrudan Memlükler üzerine yürüme niyetini açığa vurmadığını, o sırada Safevîler’in Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki faaliyetleri ve bu arada Şah İsmâil’in bölgeye yolladığı kuvvetlerin başında bulunan Karahan’ın Diyarbekir’i geri alma teşebbüsleri karşısında buraya yönelik bir sefer açma kararı verdiğini belirtirler. Sünnî bir devlete karşı gerekçesiz olarak savaş açmanın getireceği tepkileri hesap eden Yavuz Sultan Selim, muhtemelen bu niyetini giriştiği diplomatik faaliyetler sonrasında sınır boylarında Memlük ordusuyla karşılaştığı ve savaşın kaçınılmaz bir hale geldiği bir sırada açık olarak ilân etmiştir.

Karahan’ın Diyarbekir havalisine yollandığını öğrenen Yavuz Sultan Selim vezîriâzamlığa getirdiği Hadım Sinan Paşa’yı önden bölgeye gönderdi (25 Rebîülevvel 922 / 28 Nisan 1516). Sinan Paşa yol boyunca gerekli hazırlıkları yaparak ilerlerken kendisi de 4 Cemâziyelevvel’de (5 Haziran) İstanbul’dan hareket etti. Memlük sultanı, Sinan Paşa’nın hareketini öğrenince 50.000 kişilik bir kuvvetle yanında Halife Mütevekkil-Alellah, dört mezhep kadıları ve Osmanlı şehzadesi Kasım olduğu halde Halep’e gitmek üzere yola çıktı (16 Rebîülâhir / 19 Mayıs). Memlük kaynakları, onun Dulkadıroğulları arasındaki mücadeleyi gözetmek ve Yavuz Sultan Selim ile Şah İsmâil’in arasını bulmak bahanesiyle yola çıktığını, bir taraftan Osmanlı-Safevî mücadelesinin galibinin Mısır üzerine yöneleceği beklentisi içinde olduğunu, Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi için Dulkadırlı Şehsuvaroğlu Ali Bey ve kendisiyle bağlantısı olan Halep Valisi Hayır Bey tarafından teşvik edildiğini belirtir. İbn İyâs ise Kansu Gavri’nin kölelerinden Hoşkadem’in efendisiyle olan anlaşmazlığı sebebiyle kaçıp Osmanlı ülkesine sığındığını ve Mısır’daki durumu Yavuz Sultan Selim’e anlatarak onu sefer için harekete geçirdiğini yazar. Yine İbn İyâs, Kansu Gavri’nin muhtemel bir Osmanlı saldırısı karşısında Şah İsmâil ile gizlice ittifak kurduğuna da temas eder (Bedâʾiʿu’z-zühûr, V, 35). Memlük elçileri dönüş yolundayken (Rebîülâhir 922 / Mayıs 1516) bir Osmanlı ajanı durumu öğrenerek İstanbul’a haber vermişti.

Kansu Gavri’nin sınır boylarına hareketiyle önemli bir taktik hatası yaptığı üzerinde durulursa da aslında mukadder olan Osmanlı tehdidini önden karşılamak ve arkadaki güçlere zaman kazandırmak amacıyla acele olarak Halep’e gitmeyi gerekli gördüğü, Şah İsmâil ile irtibat kurup Osmanlılar için caydırıcı bir güç gösterisinde bulunmak istediği söylenebilir. Safevîler ile müşterek bir harekât planladığına dair herhangi bir ipucu olmamakla birlikte Venedik kaynaklarına göre Şah İsmâil 60.000 askeriyle Memlükler’e katılmak için hareket etmiş, ancak Diyarbekir ile Suriye arasındaki el-Bîre Geçidi’ne Yavuz Sultan Selim’in asker yerleştirmesi sebebiyle ilerleyememişti. Şah İsmâil’in mücadeleyi uzaktan izlemesi, Mısır seferi boyunca da herhangi bir harekete teşebbüs etmemesi, Osmanlılar tarafından oldukça abartılan Memlük-Safevî ittifakının aslında hiç de sağlam temellere oturmadığını göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Yavuz Sultan Selim’in Sünnî bir devlet olarak Memlükler’i Safevîler ile iş birliği yapmak suretiyle dinden çıkmış Râfizî bir konuma düştükleri iddiası ile suçlaması, hatta bu yolda savaşın meşrû görüldüğüne dair fetva alması psikolojik bakımdan etkili olmuş görünmektedir. Belki de bu töhmet, Kansu Gavri’yi ciddi bir şekilde Safevîler’le birlikte hareket etme konusunda tereddüde düşürmüştür.

Yavuz Sultan Selim, İstanbul’dan çıkmadan önce hareket planının Safevîler’e karşı olduğunu bildirmek için Rumeli Kazaskeri Molla Zeyrekzâde Rükneddin ile Karaca Paşa’yı Memlük sultanına gönderdi. Kendisi Kayseri üzerinden Elbistan’a gitti ve burada Sinan Paşa ile buluştu. Bundan önce Akşehir’de iken 25 Cemâziyelevvel’de (26 Haziran) Safevîler’in Koçhisar’da yenilgiye uğratıldığı haberi Karahan’ın kesik başı ile kendisine ulaşmış, o da bunu bir mektupla birlikte Kansu Gavri’ye göndermişti. Ayrıca bu sırada Kansu Gavri’nin Halep’e vardığı haberi de geldi (25 Temmuz). Gerçekten de Kansu Gavri 10 Cemâziyelâhir’de (11 Temmuz) Halep’e girmiş ve Yavuz Sultan Selim’in hareketlerini izlemeye çalışmış, bu arada Osmanlı elçileriyle görüşmüş ve Moğolbay’ı Osmanlı padişahına yollayarak karşılık vermişti. Osmanlı elçileri 10 Receb’de (9 Ağustos) Tûcan dere konağında Osmanlı ordugâhına ulaştıklarında beş gün önce alınan Mısır seferi kararını öğrendiler. Kansu Gavri’nin durumu hakkında padişaha bilgi verdiler. Artık seferin Mısır üzerine olacağı duyurulmuştu ve Memlük sultanı Safevîler’in hâmisi olmakla (hâmi-i küfr) suçlanıyordu. Tohma çayı kenarında alınan savaş kararının ardından Osmanlı ordusuna yeni katılımlar oldu. Bu arada Malatya civarından Antep’e doğru hareket edilirken padişaha suikast düzenleme amacında oldukları tesbit edilen tüfekli dört cündi yakalanmış, Yavuz Sultan Selim bunların Kansu Gavri tarafından gönderildiği kanaatiyle ona sert bir mektup yollamıştı (Hadîdî, s. 402). Ordu Antep’e giderken 19 Receb’de (18 Ağustos) Antep hâkimi Yûnus Bey kalenin anahtarlarını padişaha teslim etti. İki gün sonra Antep’te yapılan divanda savaş görüşüldü ve harekât planları hazırlandı, ertesi gün de taktik hazırlıklara ağırlık verildi. 24 Receb’de (23 Ağustos) Tel Habeş konağına ulaşan orduya ertesi gün çarpışmaların başlayacağı duyuruldu. Bu arada Memlük ordusu da Halep’ten yola çıkarak Mercidâbık sahrasında konaklamıştı.

25 Receb 922 (24 Ağustos 1516) Pazar sabahı iki ordu karşı karşıya geldi. Osmanlı ordusu ile Memlük ordusu asker sayısı bakımından hemen hemen birbirine eşitti. Bazı kaynaklarda ordu mevcudunun 120.000 dolayında olduğu belirtilirse de bunun 80.000’e (12.000 tüfekli yeniçeri, 30.000 kapıkulu merkezde, 20.000 Anadolu, 20.000 Rumeli kuvveti sağ ve sol kanatta olmak üzere: bk. Hadîdî, s. 398-408) ancak ulaştığı tahmin edilmektedir. Memlük ordusu da 70-80.000 dolayında idi. Osmanlı ordusunun merkezinde padişahla Vezîriâzam Sinan Paşa ve kapıkulu askerleri yer almıştı. Tüfekle donatılmış olan yeniçerilerin önüne 300 kadar top arabası zincirlerle birbirine bağlanarak hat oluşturulmuş ve toplar dizilmişti. Sağ kolda Anadolu Beylerbeyi Zeynel Paşa, Karaman Beylerbeyi Hüsrev Paşa, Dulkadırlı Şehsuvaroğlu Ali Bey ve Ramazanoğlu Mahmud Bey; sol kolda Rumeli Beylerbeyi Yûsuf (Küçük Sinan) Paşa, Rum Beylerbeyi Mehmed Paşa, Diyarbekir Beylerbeyi Bıyıklı Mehmed Paşa ve Mengli Giray oğlu Saâdet Giray’ın kuvvetleri bulunuyordu. Şükrî-i Bitlisî, savaşın hemen başında vezirlerden Sinan Paşa ile Yûnus Paşa’nın birbiriyle padişahın huzurunda sert bir şekilde tartıştığını ve sonra sağ kola Sinan Paşa’nın, sol kola Yûnus Paşa’nın yollandığını belirtir (Selimnâme, s. 253-254). Memlük ordusunda ise sağ tarafta Şam nâibi Sıbay, sol kolda Halep nâibi Hayır Bey’in kuvvetleri yer almıştı. Nitekim savaş başladığında Halep nâibinin süvarileri Anadolu, Şam nâibinin kuvvetleri de Rumeli koluna saldırmıştı. Memlükler’de de ateşli silâhlar vardı, fakat bunları savaş sırasında etkili şekilde kullanmadılar. Sert süvari hücumlarıyla Osmanlı ordusunu kolayca dağıtabileceklerini düşünüyorlardı. Ateşli silâhlardan nefret eden Memlük askerî grupları cengâverliğin kılıçla belirlenebileceğini haykırarak meydan okuyorlardı.

İlk hücum Memlük kuvvetlerince gerçekleştirildi. Bunlar top ve tüfek atışlarıyla önce biraz kayıp verdilerse de sonra yelpaze gibi açılarak sağ ve sol kola saldırdılar. Osmanlı kanatları bu seri hücumla sarsıldı ve geriledi. Bunun üzerine kanatlar merkezden takviye edildi, tüfekçilerin devreye girişiyle Memlük saldırısı durduruldu. Bazı Osmanlı kaynaklarına göre Rumeli askeri koluna saldıran Şam nâibi Sıbay (Keşfî Mehmed Çelebi’ye göre Pîr Budakoğlu Arslan) çarpışırken atından düşürülüp öldürülmüş, bu kolda bozgunluk emâreleri görülünce Halep nâibi savaşın kötüye gittiğini anlayıp hemen geri çekilmiş ve Osmanlı merkez kuvvetleri Memlük sultanı üzerine yürüyerek onları dağıtmıştı. İkindiye kadar süren çarpışmaların ardından Osmanlılar galip geldiler. Memlük ordusu geri çekilip dağıldı. Aralarında belli başlı büyük emîrlerin de bulunduğu birçok Memlük kumandanı esir alındı ya da maktul düştü. Bazı araştırmalarda Hayır Bey ile Canbirdi Gazâlî’nin hıyanet edip sultanın öldüğünü orduda ilân etmeleriyle Memlük kuvvetlerinin dağıldığı belirtilirse de bu doğru değildir. Aslında dönemin kaynaklarına göre Dulkadırlı Abdürrezzak Bey ile Halep Emîri Hayır Bey kaçarken Yûnus Paşa tarafından yakalanıp padişahın huzuruna getirilmişti. Bunlar ordugâhta Canbirdi Gazâlî’yi görmüştü. Padişah daha sonra Canbirdi ile Hayır Bey’i geri göndererek dağılan Memlük kuvvetlerinin durumunu öğrenmek istemişti. Yani bu gelişmeler savaşın bitiminden sonra olmuştu. Öte yandan bazı Memlük kaynaklarında Kansu Gavri’nin “cülbân” ve “karânisa” denilen Memlük askerî gruplarından kendilerine güvenmediği karânisayı öne sürdüğü, yanında tuttuğu cülbânın ise ilk hücumu yapma şerefinin kendilerine verilmemesinden dolayı alınarak yeterli ölçüde savaşmadığı belirtilir.

Savaş sonunda içlerinde esir düştükten sonra itaat etmeyen bazı emîrlerin de bulunduğu 2000 kadar Memlük askeri idam edildi. Bir bölümü de serbest bırakıldı. Kansu Gavri’nin durumu araştırıldı ve onun kaçarken âniden rahatsızlanıp atından düşerek ölmüş olduğu öğrenildi. Ardından padişah Halep’e girdi. Şehirde bulunan Abbâsî halifesini kabul ederek ona iyi muamelede bulundu. Burada padişah adına hutbe okundu. Ardından Hama, Humus, Şam gibi şehirler teslim oldu ve buralara hemen birer sancak beyi tayin edildi.

Mercidâbık Muharebesi Osmanlılar’a Suriye, Lübnan ve Filistin’in hâkimiyetini sağlayarak Mısır yolunu açmış, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki şehirlerde Osmanlı hâkimiyetini sağlamlaştırmış, dolaylı olarak Safevîler’in beklentilerini boşa çıkarmış, Memlük Sultanlığı’nın tarih sahnesinden silinişinin ilk önemli adımını oluşturmuştur.

1598259281706.png
Kuzey Atlantik Paktı Antlaşması (NATO)
Bu Antlaşma'nın Tarafları, Birleşmiş Milletler Yasası'nın amaçlan ve ilkelerine olan inançlarını ve bütün halklar ve bütün hükümetlerle barış içinde bir arada yaşama arzularını teyid ederler.
Demokrasi, bireysel özgürlük ve hukukun üstünlüğü ilkeleri temelinde bütün halkların özgürlüklerini, ortak miraslarını ve uygarlıklarım korumakta kararlıdırlar.
Kuzey Atlantik bölgesinde istikrar ve refahın geliştirilmesini amaçlarlar.
Toplu savunma ve barış ile güvenliğin korunması için çabalarını birleştirmekte kararlıdırlar.
Bundan dolayı bu Kuzey Atlantik Antlaşması'nı kabul etmişlerdir:

Madde 1

Taraflar, BM Yasası'nda ortaya konduğu üzere, karışmış olabilecekleri herhangi bir uluslararası anlaşmazlığı, uluslararası barış ve güvenlik ve adaleti tehlikeye sokmadan barışçıl yollarla çözmeyi ve uluslararası ilişkilerinde BM'in amaçlarına aykırı olacak şekilde güç kullanımı ya da tehdidinden sakınmayı taahhüt etmektedirler.

Madde 2

Taraflar, özgür kurumlarını güçlendirerek, bu kurumların üzerine kurulu olduğu ilkelerin daha iyi anlaşılmasını sağlayarak ve istikrar ile refah koşullarını geliştirerek barışçıl ve dostça uluslararası ilişkilerin daha da geliştirilmesine katkı yapacaklardır. Uluslararası ekonomi politikalarında çatışmayı ortadan kaldırmaya yönelecekler ve taraflardan herhangi biri ya da hepsi ile ekonomik işbirliğini teşvik edeceklerdir.

Madde 3

Bu Antlaşma'nın amaçlarına daha etkin biçimde ulaşabilmek için Taraflar, tek tek ve ortaklaşa olarak, sürekli ve etkin öz-yardım ve karşılıklı yardımlarla, silahlı bir saldırıya karşı bireysel ve toplu direnme kapasitelerini koruyacaklar ve geliştireceklerdir.

Madde 4

Taraflardan herhangi biri, Taraflardan birinin toprak bütünlüğü, siyasi bağımsızlığı ya da güvenliğinin tehdit edildiğini düşündüğü zaman, tüm Taraflar birlikte danışmalarda bulunacaklardır.

Madde 5

Taraflar, Kuzey Amerika'da veya Avrupa'da içlerinden bir veya daha çoğuna yöneltilecek silahlı bir saldırının hepsine yöneltilmiş bir saldırı olarak değerlendirileceği ve eğer böyle bir saldın olursa BM Yasası'nın 51. Maddesinde tanınan bireysel ya da toplu öz savunma hakkını kullanarak, Kuzey Atlantik bölgesinde güvenliği sağlamak ve korumak için bireysel olarak ve diğerleri ile birlikte, silahlı kuvvet kullanımı da dahil olmak üzere gerekli görülen eylemlerde bulunarak saldırıya uğrayan Taraf ya da Taraflara yardımcı olacakları konusunda anlaşmışlardır. Böylesi herhangi bir saldın ve bunun sonucu olarak alınan bütün önlemler derhal Güvenlik Konseyi'ne bildirilecektir. Güvenlik Konseyi, uluslararası barış ve güvenliği sağlamak ve korumak için gerekli önlemleri aldığı zaman, bu önlemlere son verilecektir.

Madde 6 ¹

Madde 5 açısından, Taraflardan bir ya da daha çoğuna karşı silahlı saldın, aşağıdakileri de kapsar: - Tarafların Avrupa ya da Kuzey Amerika'daki topraklarına, Fransa'nın Cezayir Bölgesine2, Türkiye topraklarına veya Taraflardan herhangi birinin egemenliği altında olan ve Yengeç Dönencesi'nin kuzeyinde yer alan adalara yapılan silahlı saldın; - Bu topraklarda ya da bu toprakların üzerindeki hava sahasında bulunan, ya da Antlaşma'nın yürürlüğe girdiği tarihte Taraflardan herhangi birinin işgal kuvvetlerinin üslenmiş bulunduğu herhangi bir Avrupa toprağında veya Akdeniz'de, ya da Yengeç Dönencesi'nin kuzeyindeki Kuzey Atlantik bölgesinde bulunan Taraflann herhangi birine ait kuvvetlere, gemilere, ya da uçaklara yapılan silahlı saldın.

Madde 7

Antlaşma, BM üyesi olan Taraflann BM Yasası uyarınca sahip olduklaı hak ve yükümlülüklerini veya Güvenlik Konseyi'nin uluslararası barış ve güvenliğin sağlanması konusundaki temel sorumluluğunu herhangi bir şekilde etkilemez ve etkilediği şeklinde yorumlanamaz.

Madde 8

Her bir Taraf, kendisi ile diğer Taraflar ya da üçüncü bir devlet arasında şu an yürürlükte olan uluslararası sözleşmelerin, bu Antlaşma'nın hükümleri ile çelişmediğini beyan eder ve Antlaşma ile çelişen uluslararası sözleşmelere girmemeyi taahhüt eder.

Madde 9

Taraflar, bu Antlaşma'nın uygulanması ile ilgili konulan ele almak üzere hepsinin temsil edileceği bir Konsey oluştururlar. Konsey, herhangi bir zamanda acil olarak toplanabilecek şekilde düzenlenecektir. Konsey, gerekli gördüğü ikincil organları oluşturacaktır. Özellikle Madde 3 ve Madde 5'in uygulanmasına ilişkin önlemleri önerecek bir savunma komitesi derhal oluşturulacaktır.

Madde 10

Taraflar, bu Antlaşma'nın ilkelerini geliştirebilecek ve Kuzey Atlantik Bölgesinin güvenliğine katkı yapacak durumda olan herhangi bir Avrupa devletini bu Antlaşma'ya katılmaya oy birliği ile davet edebilirler. Davet edilen Devlet katılım belgesini Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti'ne vererek bu Antlaşma'ya taraf olabilir. Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti aldığı her bir katılma belgesinden tüm Tarafları haberdar edecektir.

Madde 11

Bu Antlaşma Taraflarca kendi anayasal süreçleri uyarınca onaylanacak ve hükümleri uygulanacaktır. Onay belgeleri en kısa zamanda Amerika Birleşik Devletleri Hükümetine teslim edilecek, bu Hükümet de aldığı her belgeden tüm Tarafları haberdar edecektir. Antlaşma, Belçika, Kanada, Fransa, Lüksemburg, Hollanda, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri dahil olmak üzere imzacıların çoğunluğu tarafından onaylanır onaylanmaz, onaylayan Devletler arasında yürürlüğe girecektir; diğer Devletler açısından ise onaylarının verildiği tarihte yürürlüğe girecektir.3

Madde 12

Antlaşma 10 yıl boyunca yürürlükte kaldıktan sonra, ya da daha sonra herhangi bir tarihte, Taraflar, içlerinden herhangi birinden talep geldiği takdirde, Kuzey Atlantik Bölgesinde barış ve güvenliği etkileyen faktörleri ve BM Yasası uyarınca uluslararası banş ve güvenliği korumak amacıyla yapılan evrensel ve bölgesel düzenlemeleri göz önüne alarak, Antlaşmanın gözden geçirilmesi amacıyla görüşmelerde bulunacaklardır.

Madde 13

Antlaşma 20 yıl boyunca yürürlükte kaldıktan sonra herhangi bir Taraf, aynlma bildirimini Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti'ne vermesinden bir yıl sonra Taraf olmaktan çıkabilir. ABD Hükümeti aldığı her aynlma bildiriminden tüm Tarafları haberdar edecektir.

Madde 14

İngilizce ve Fransızca metinleri aynı derecede otantik olan bu Antlaşma, Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti'nin arşivlerinde saklanacaktır. Onaylı kopyalar, bu hükümet tarafından imzacı diğer hükümetlere iletilecektir.

  1. Yunanistan ve Türkiye'nin katılımı üzerine Kuzey Atlantik Antlaşması Protokolü'nün
  2. Maddesi doğrultusunda değiştirilmiş haliyle. 2 16 Ocak 1963 tarihinde Konsey, Fransa'nın Cezayir Bölgesi söz konusu olduğunda, bu Antlaşma'nın ilgili hükümlerinin 3 Temmuz 1962 tarihinden itibaren uygulanamaz hale geldiğini kaydetti.
  3. Antlaşma, bütün imzacı devletlerin onaylan verildikten sonra 24 Ağustos 1949'da yürürlüğe girdi.
 
Son düzenleme:
Geri
Üst