- Katılım
- 13 Ağu 2019
- Mesajlar
- 145
- Tepkime puanı
- 25
- Puanları
- 18
Nano-atık nedir ve neden endişelenmeliyiz?
13 Mayıs 2020
Dördüncü Sanayi Devrimi içerisinde bulunmaktayız. Bu süreç ileriye doğru atılmış büyük bir adım olarak tarihte yerini almakta ve insan hayatının her alanında büyük bir değişimi temsil etmektedir. Ancak, önceki üç sanayi devriminde olduğu gibi aynı zamanda üstesinden gelinmesi gereken bazı sorunları da beraberinde getirmektedir.
İkinci Sanayi Devrimi seri üretim ve imalatta maliyet düşüşünü beraberinde getirdi, ama aynı zamanda kitlesel tüketimi arttırdı ve geri dönüşüm sorunlarını ortaya çıkardı. Benzer şekilde Üçüncü Sanayi Devrimine elektronik veya dijital devrim de denildi, bize bilgisayarlar ve telekomünikasyon çözümleri sundu ancak elektronik atıkların sorunları çözülemedi.
Dördüncü Sanayi Devrimi ise, insan-bilgisayar etkileşimi, gelişmiş algoritmalar, küçük ölçekli, hızlı prototipleşme ve nanoteknoloji ile donatılmış akıllı sistemlerin dönemidir. Sunduğu çözümler ve fırsatlar sınırsız gibi görünüyor. Ancak, nano-atık adını verdiğimiz yeni ve henüz tam anlaşılamamış yan ürünler ile ilgili sorunlar ileride mutlaka çok tartışılacaktır.
Küçük Paketlerdeki Büyük Şeyler
Aşağıdaki grafikte görüleceği gibi bir nanometre, 1 metrenin milyarda biri ya da 10 üzeri -9 una (109) karşılık gelir. Son yıllarda nanometre boyutlarında geliştirilen küçük mühendislik harikası malzemeler nanoteknoloji ürünleri olarak adlandırılmakta ve günlük yaşamda hızla yerlerini almaktadır.
Altın, bunun en iyi örneklerinden biridir: dökme altın ışığı kolayca ememez ama altın nanoparçacıkları ışığı etkin biçimde emmekle kalmaz, ışıkla uyarıldığında foto-kataliz gibi bazı kimyasal tepkimeleri kolaylaştırır.
Son on yılda nanoteknoloji çok hızlı büyüyerek elektronik, ilaç ve gıda alanlarında çok sayıda yeni uygulamalara olanak sağladı. Özelikle gelişmiş ülkelerde nanoteknoloji konusundaki yatırım ve çabaların miktarı oldukça şaşırtıcıdır. Küresel nanoteknoloji endüstrisinin 2020 itibariyle 75,8 milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor.
Ancak bir sorun var
Nanoteknolojide de her yeni teknolojide olduğu gibi özellikle malzemelerin çevresel etkileri ile ilgili kaygılar ciddi olarak endişelendiiyor. Neticede nanomalzemeler ve nanoteknoloji tabanlı ürünlerin de ömürleri tıpkı diğer teknolojik malzemeler gibi sınırsız değil, ancak nano-atıkların üstesinden gelmek diğerlerine göre çok daha karmaşık olacak.
Öncelikle bu ürünler göz ile görünmeyecek kadar küçüktür bu nedenle izlenmesi son derece zordur. Nanopartiküller ve nano-atıklar kendilerini oluşturan malzemeler gibi davranmazlar ve daha fazla toksik ve kimyasal olarak reaktif olma eğilimindedirler. Bu yüzden bu küçük parçacıkların farklı koşullar altında nasıl hareket edecekleri tahmin edilemez ve bu tahmin edilemezlik bazı büyük soruları da beraberinde getirir.
Böyle kimyasal tepkimelere açık malzemelerin önlem alınmadan atılması çevre ve insan sağlığı için ciddi sonuçlara yol açabilir.
Nano-atıklarla ilgili tehlikeler henüz çok yenidir ve tam olarak anlaşılamamıştır ve maalesef kamuoyunda yeteri kadar dikkate alınıp tartışılmıyor. OECD geçtiğimiz günlerde nano-atıklarların uzaklaştırılması ile ilgili 5 rapordan oluşan bir yazı serisi hazırladı ancak şu ana kadar bu büyüyen sorunu çözmek için önleyici bir çerçeve henüz oluşturulamadı.
Sağlık için yeni bir tehlike
Bazı nano malzemelerin insan sağlığı ve çevre sorunları ile ilişkisi uzun süreden beri biliniyor. Örneğin her biri ince iğne benzeri lifler içeren ve nano boyutlu fibrillerden meydana gelen Asbest ısı yalıtımı ve yapı malzemesi olarak son derece yaygın kullanılmaktadır ancak çevreye serbest bırakılıp solunduğunda insan sağlığı için ciddi bir tehdit olarak karşımıza çıkar.
Nano boyutta küçülttüğümüz zaman zararlı olan bir diğer malzeme de gümüştür. Mücevher yapımında kullanılan gümüş tehlikeli değildir, ancak nano boyutlarındaki gümüş partiküllerinin anti bakteriyel özellikleri bilinmektedir. Nano boyutlarında gümüşün bakterilere karşı bu saldırgan özelliğinden dolayı vücudumuzdaki hücreler de tehdit altındadır. Çalışmalar çok düşük konsantrasyonlarda bile gümüş nanoparçacıklarının, vücudumuzdaki faydalı mikropları da öldürdüğü tespit etmiştir.
Kozmetik ürünlerinde, güneş kremlerinde, vitaminlerde hatta boya endüstrisinde yaygın olarak kullanılan Titanyum dioksit (TiO2) nano parçacıkları konusunda da ciddi endişeler artıyor. TiO2 nano parçacıkları DNA kırılması ile oluşan kromozomsal hasara ve kansere yol açan enflamasyona, neden olabileceğinden ciddi bir tehdittir.
Bu hızla büyüyen alanda kaygılara ilişkin maalesef henüz açık veya kesin cevaplar bulunamamıştır. Bazı çalışmalar nano parçacıkların biyolojik koruyucularımız olan deri, mukoza ve hücre zarlarından yanlışlıkla vücudumuza giremeyeceğini, bazı çalışmalar ise bu olasılığın mevcut olduğunu göstermektedir. Yine besin zincirlerine girdiğinde nano patiküllerin nasıl davranacağı bilinmemektedir. Doğal biyolojik süreçte organizma tarafından yok edilebilecek midir yoksa doğal süreçleri etkileyerek organizma içerisinde birikip sorunlara mı neden olacaktır? Bu sorular henüz yanıtsız olarak karşımızdadır.
Eylem çağrısı
Önümüzdeki birkaç yıl içinde nano teknoloji alanında büyümeye tanıklık edeceğiz. Ama nano malzemelerin kullanımı ve nano-atıkların geri dönüşümü ile ilgili net standartlar ve çerçeveler konusunda ciddi eksikler gözlenmektedir. Hükümetlerin, çevre kuruluşları ve bilimsel araştırma kuruluşlarının, bu konuda kapsamlı değerlendirmeler yaparak, düzgün politikalar ve etkili uygulamalarla sorunları çözmeleri gerekir. Neyse ki, uluslararası ve ulusal kuruluşlar da bu konuyu ajandalarına almaya başladılar: OECD, UNIDO, EPA ve IUCN, yanı sıra çok sayıda hükümet, zaten tırmanan sorunun farkına varmaya başladı ve önlemleri belirlemek için çalışıyor. Bu konuda kişisel olarak bize düşen rol ise nano materyallerin risklerini anlamak ve satın aldığımız ürünlerde bu bilinç ile hareket etmek olmalı.
Dünya Ekonomik Forumu'ndan Alıntıdır
13 Mayıs 2020
Dördüncü Sanayi Devrimi içerisinde bulunmaktayız. Bu süreç ileriye doğru atılmış büyük bir adım olarak tarihte yerini almakta ve insan hayatının her alanında büyük bir değişimi temsil etmektedir. Ancak, önceki üç sanayi devriminde olduğu gibi aynı zamanda üstesinden gelinmesi gereken bazı sorunları da beraberinde getirmektedir.
İkinci Sanayi Devrimi seri üretim ve imalatta maliyet düşüşünü beraberinde getirdi, ama aynı zamanda kitlesel tüketimi arttırdı ve geri dönüşüm sorunlarını ortaya çıkardı. Benzer şekilde Üçüncü Sanayi Devrimine elektronik veya dijital devrim de denildi, bize bilgisayarlar ve telekomünikasyon çözümleri sundu ancak elektronik atıkların sorunları çözülemedi.
Dördüncü Sanayi Devrimi ise, insan-bilgisayar etkileşimi, gelişmiş algoritmalar, küçük ölçekli, hızlı prototipleşme ve nanoteknoloji ile donatılmış akıllı sistemlerin dönemidir. Sunduğu çözümler ve fırsatlar sınırsız gibi görünüyor. Ancak, nano-atık adını verdiğimiz yeni ve henüz tam anlaşılamamış yan ürünler ile ilgili sorunlar ileride mutlaka çok tartışılacaktır.
Küçük Paketlerdeki Büyük Şeyler
Aşağıdaki grafikte görüleceği gibi bir nanometre, 1 metrenin milyarda biri ya da 10 üzeri -9 una (109) karşılık gelir. Son yıllarda nanometre boyutlarında geliştirilen küçük mühendislik harikası malzemeler nanoteknoloji ürünleri olarak adlandırılmakta ve günlük yaşamda hızla yerlerini almaktadır.
Altın, bunun en iyi örneklerinden biridir: dökme altın ışığı kolayca ememez ama altın nanoparçacıkları ışığı etkin biçimde emmekle kalmaz, ışıkla uyarıldığında foto-kataliz gibi bazı kimyasal tepkimeleri kolaylaştırır.
Son on yılda nanoteknoloji çok hızlı büyüyerek elektronik, ilaç ve gıda alanlarında çok sayıda yeni uygulamalara olanak sağladı. Özelikle gelişmiş ülkelerde nanoteknoloji konusundaki yatırım ve çabaların miktarı oldukça şaşırtıcıdır. Küresel nanoteknoloji endüstrisinin 2020 itibariyle 75,8 milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor.
Ancak bir sorun var
Nanoteknolojide de her yeni teknolojide olduğu gibi özellikle malzemelerin çevresel etkileri ile ilgili kaygılar ciddi olarak endişelendiiyor. Neticede nanomalzemeler ve nanoteknoloji tabanlı ürünlerin de ömürleri tıpkı diğer teknolojik malzemeler gibi sınırsız değil, ancak nano-atıkların üstesinden gelmek diğerlerine göre çok daha karmaşık olacak.
Öncelikle bu ürünler göz ile görünmeyecek kadar küçüktür bu nedenle izlenmesi son derece zordur. Nanopartiküller ve nano-atıklar kendilerini oluşturan malzemeler gibi davranmazlar ve daha fazla toksik ve kimyasal olarak reaktif olma eğilimindedirler. Bu yüzden bu küçük parçacıkların farklı koşullar altında nasıl hareket edecekleri tahmin edilemez ve bu tahmin edilemezlik bazı büyük soruları da beraberinde getirir.
Böyle kimyasal tepkimelere açık malzemelerin önlem alınmadan atılması çevre ve insan sağlığı için ciddi sonuçlara yol açabilir.
Nano-atıklarla ilgili tehlikeler henüz çok yenidir ve tam olarak anlaşılamamıştır ve maalesef kamuoyunda yeteri kadar dikkate alınıp tartışılmıyor. OECD geçtiğimiz günlerde nano-atıklarların uzaklaştırılması ile ilgili 5 rapordan oluşan bir yazı serisi hazırladı ancak şu ana kadar bu büyüyen sorunu çözmek için önleyici bir çerçeve henüz oluşturulamadı.
Sağlık için yeni bir tehlike
Bazı nano malzemelerin insan sağlığı ve çevre sorunları ile ilişkisi uzun süreden beri biliniyor. Örneğin her biri ince iğne benzeri lifler içeren ve nano boyutlu fibrillerden meydana gelen Asbest ısı yalıtımı ve yapı malzemesi olarak son derece yaygın kullanılmaktadır ancak çevreye serbest bırakılıp solunduğunda insan sağlığı için ciddi bir tehdit olarak karşımıza çıkar.
Nano boyutta küçülttüğümüz zaman zararlı olan bir diğer malzeme de gümüştür. Mücevher yapımında kullanılan gümüş tehlikeli değildir, ancak nano boyutlarındaki gümüş partiküllerinin anti bakteriyel özellikleri bilinmektedir. Nano boyutlarında gümüşün bakterilere karşı bu saldırgan özelliğinden dolayı vücudumuzdaki hücreler de tehdit altındadır. Çalışmalar çok düşük konsantrasyonlarda bile gümüş nanoparçacıklarının, vücudumuzdaki faydalı mikropları da öldürdüğü tespit etmiştir.
Kozmetik ürünlerinde, güneş kremlerinde, vitaminlerde hatta boya endüstrisinde yaygın olarak kullanılan Titanyum dioksit (TiO2) nano parçacıkları konusunda da ciddi endişeler artıyor. TiO2 nano parçacıkları DNA kırılması ile oluşan kromozomsal hasara ve kansere yol açan enflamasyona, neden olabileceğinden ciddi bir tehdittir.
Bu hızla büyüyen alanda kaygılara ilişkin maalesef henüz açık veya kesin cevaplar bulunamamıştır. Bazı çalışmalar nano parçacıkların biyolojik koruyucularımız olan deri, mukoza ve hücre zarlarından yanlışlıkla vücudumuza giremeyeceğini, bazı çalışmalar ise bu olasılığın mevcut olduğunu göstermektedir. Yine besin zincirlerine girdiğinde nano patiküllerin nasıl davranacağı bilinmemektedir. Doğal biyolojik süreçte organizma tarafından yok edilebilecek midir yoksa doğal süreçleri etkileyerek organizma içerisinde birikip sorunlara mı neden olacaktır? Bu sorular henüz yanıtsız olarak karşımızdadır.
Eylem çağrısı
Önümüzdeki birkaç yıl içinde nano teknoloji alanında büyümeye tanıklık edeceğiz. Ama nano malzemelerin kullanımı ve nano-atıkların geri dönüşümü ile ilgili net standartlar ve çerçeveler konusunda ciddi eksikler gözlenmektedir. Hükümetlerin, çevre kuruluşları ve bilimsel araştırma kuruluşlarının, bu konuda kapsamlı değerlendirmeler yaparak, düzgün politikalar ve etkili uygulamalarla sorunları çözmeleri gerekir. Neyse ki, uluslararası ve ulusal kuruluşlar da bu konuyu ajandalarına almaya başladılar: OECD, UNIDO, EPA ve IUCN, yanı sıra çok sayıda hükümet, zaten tırmanan sorunun farkına varmaya başladı ve önlemleri belirlemek için çalışıyor. Bu konuda kişisel olarak bize düşen rol ise nano materyallerin risklerini anlamak ve satın aldığımız ürünlerde bu bilinç ile hareket etmek olmalı.
Dünya Ekonomik Forumu'ndan Alıntıdır